Ben seni affediyorum.
Affetmeyerek geçirdiğimiz her geçen gün,içimizdeki kini,öfkeyi,nefreti besleriz,büyütürüz. Büyüdükçe intikam alma duygumuz daha da güçlenir. İçimizdeki ateşi soğutamayız,ona sürekli odun atmakla meşgul oluruz. Bütün düşüncelerimizi işgal eder,bütün enerjimizi tüketir bu durum. İlk bizi küle çevirir. Bu kan davasının silahından çıkan ilk kurşun bizi vurur.Çok sonra anlamaya başlarız ama bu sadece pişmanlıktır.Uğradığımız ihanet,gözümüzü kör etmeden herkesi,her şeyi affetmek gerekir...
"Affedebilmek .. "
Affetmeyerek geçirdiğimiz her geçen gün, içimizdeki kini, öfkeyi, nefreti besleriz ve büyütürüz. Büyüdükçe intikam alma duygumuz daha da güçlenir. İçimizdeki ateşi soğutamayız, ona sürekli odun atmakla meşgul oluruz. Bu bütün düşüncemizi işgal eder, bütün enerjimizi tüketir. “Ben, bunu hak etmedim.”, “Bunca şeyden sonra bunu bana nasıl yapar?” der dururuz. İçimizdeki ateşi bu düşünceler biraz daha harlar. İlk bizi küle çevirir. Bu kan davasının silahından çıkan ilk kurşun bizi vurur da anlayamayız. Çok sonra anlamaya başlarız ama bu bir pişmanlıktır. Çünkü bütün enerjimizi ve dikkatimizi cezalandırmak için harcamışızdır ve bir şey de kazanmamışızdır. Uğradığımız ihanetin gözümüzü kör etmesinin bu sonuçlarından ancak affederek kurtulabiliriz ve kendimiz için verimli yaşayabiliriz.
Reklam
(İnsanları affederler.): Yaratılmışların Allah için yaptıkları amellere karşı Allah'tan mükâfat almaları söz konusu olduğu gibi hakkı gözeterek insanlar için yaptıkları ameller karşılığında da Allah'tan mükâfat almaları söz konusudur. Örneğin insanları affetmek bu kapsamdadır. İnsan kendisine merhamet ettiği ve mutlak intikam alma yönündeki öfkesi geçtiği zaman, bunu merhamet takip eder, bu da insanın bir başkasını cezalandırdığı zaman kendi içinde bulduğu pişmanlıktır. Böyle bir durumda insan, “Allah dileseydi de bunu affetseydim daha güzel olurdu.” der. Haddizatında nefsi için dünyada ya da âhirette intikam aldığı durumlarda böyle demesi de gereklidir. “Nefsi içın” kaydını koymamız, Allah'ın belirlemiş olduğu had cezalarını uygulamanın bu kapsamda olduğunun düşünülmemesi içindir; çünkü Allah'ın belirlemiş olduğu had cezalarını uygulamak, Allah katından belirlenmiş bir şeriattır ve insanın bu konuda yapabileceği bir şey yoktur.
Sayfa 419Kitabı okudu
Fatiha suresinde gazap ayeti bulunmaz. O surenin bütün ayederi rahmettir ve rahmet kitapta yer alan bütün ayeüere egemendir, çünkü esas odur. Bu nedenle Allah’ın rahmeti gazabını geçmiştir. Nasıl böyle olmasın ki? Allah ile âlem arasındaki bağlar Rahman isminden meydana gelir. Bu nedenle Allah rahmi onun bir parçası ve dalı saymış, böylece rahim O’na nispet edilmiştir. Öyleyse âlemde herhangi bir şeye yönelik rahmeti olan herkesin bu isme dayanması gerekir. Fakat yaratılmışın rahmeti, Kadim’in rahmeti gibi kuşatıcı olamaz, çünkü Hakkın bilgisi, tüm bilinenleri kuşatırken Hakkın bilgisini ancak O’nun dilediği kulları ve dilediği kadar kuşatabilir. Binaenaleyh Allah bilgisi ölçüsünde yaratıklarına merhamet ettiği gibi yaratıkları da kendi bilgileri ölçüşünce merhamet edebilirler. Bir kimse öfkelenir ve neticesinde intikamını alırsa, intikam sayesinde kendine merhamet etmiş olur; çünkü intikam, kişinin içinde hissetmiş olduğu öfke acısı için bir şifadır. Öte yandan insanın kendine verdiği sadaka, en faziletli sadakadır. İnsan kendine merhamet edip öfkesi kalktığında ardından kendine merhamet gelir. Bu merhamet, birini cezalandırdığında insanın duymuş olduğu pişmanlıktır. Bu pişmanlıkla da şöyle der: ‘Allah dilemiş olsaydı, onu bağışlamak daha güzel olurdu.’ Bunu söylemesi kaçınılmazdır.
Affetmeyerek geçirdiğimiz her geçen gün, içimizdeki kini, öfkeyi, nefreti besleriz ve büyütürüz. Büyüdükçe intikam alma duygumuz daha da güçlenir. İçimizdeki ateşi soğutamayız, ona sürekli odun atmakla meşgul oluruz. Bu bütün düşüncemizi işgal eder, bütün enerjimizi tüketir. “Ben bunu hak etmedim.”. “Bunca şeyden sonra bunu bana nasıl yapar?” der dururuz. İçimizdeki ateşi bu düşünceler biraz daha harlar. İlk bizi küle çevirir. Bu kan davasının silahından çıkan ilk kurşun bizi vurur da anlayamayız. Çok sonra anlamaya başlarız ama bu bir pişmanlıktır. Çünkü bütün enerjimizi ve dikkatimizi cezalandırmak için harcamışızdır ve bir şey de kazanmamışızdır. Uğradığı mız ihanetin gözümüzü kör etmesinin bu sonuçlarından ancak affederek kurtulabiliriz ve kendimiz için verimli yaşayabiliriz.
Ahlâki pişmanlık şimdi söz konusu iş ya da eylemden önce ona olan eğilimin, zihnin karşı dürtüleri açık ve tam olarak düşünmesine izin vermediği, bilakis onu hep yeniden kendi lehine olan dürtülere yönelttiği için özgür alan bırakmamasıyla belirlenir. Ama şimdi o şey yapıldı­ğında bu dürtüler gücünü kaybeder ve neticede etkisiz hale gelir. Bunu
Sayfa 18 - Say yayınları
Reklam
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.