Gözleri ışıl ışıldı ama mutluluktan değildi. Akmayı bekleyen gözyaşları vardı kirpiklerinin dibinde biriken. İçim burkuldu.
“Anlat bana,” dedim.
“Neyi bilmek istiyorsun Kelebek?”
Kaşlarımı çattım merakla. “Bana neden Kelebek diyorsun?”
Sağ elimi alıp başparmağını bileğimin iç kısmında gezdirdi. Bakışlarım istemsizce oraya kaydı. Bileğimde bir kelebek dövmesi vardı!
“Seni ilk tanıdığımda adını söylememekte ısrarcıydın. Bileğindeki bu dövmeden esinlenerek sana Kelebek diye hitap etmeye karar vermiştim ama zamanla seni tanıdıkça bu ismin sana çok uygun olduğunu düşündüm. Öyle kusursuz ve zarifsin ki. Herkesin bir kez de olsa dokunmak istediği ama tek bir dokunuşunda zarar verebileceği kadar hassassın. Bu yüzden, Kelebek.”
Bir kitap bir antidepresan olabilir mi? Okuyup hep birlikte görelim!
21. yüzyıl!
İnsan psikolojilerinin alt üst olduğu, antidepresanların aspirinlerden fazla sattığı, intihar olaylarının arttığı, adeta "Dünyaya gelecek en yanlış zamanı bulmuşuz." denen bir dönemde yaşıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde İlber Ortaylı'nın bir kitabını okumuştum. Her insanın kendi dönemi için dünyanın en zor dönemi
Bazen etrafımızdaki manzarayı fark etmiyoruz. Kendi düşüncelerimize gömülüyoruz. Düşüncelerimizin gerçekliğine inanınca da asıl gerçeklik görünmez oluyor.
Hiç kimse aslında gerçekten mutlu değildir."Sahip olmak" ve "Sahip olmamak" arasındaki temel fark sahip olanlar bu nesnelerle mutsuz ve sahip olmayanların ise bu nesnelersiz mutsuz olmalarıdır.
Okurken bir başka kimse bizim için düşünür: Biz sadece onun zihin sürecini takip etmekle yetiniriz. Nasıl ki yazmayı ögrenirken talebe ögretmen tarafından kalemle çizilmiş çizgileri takip eder: Okurken de tıpkı bunun gibidir; düşünme işinin büyük bölümü zaten bizim için bitirilmiştir. Bunun içindir ki kendi düşüncelerimizle meşgul olduktan sonra elimize bir kitap almak her zaman bizi bir parça rahatlatır. fakat okurken zihnimiz aslında başka birisinin düşüncelerinin oyun alanından başka bir şey degildir; ve sonunda onlar bizden ayrılır, geriye kalan nedir? Ve dolayısıyla öyle olur ki çok fazla-yani neredeyse bütün gün okuyan ve arada düşünmeksizin, eglence yahut meşgale ile kendisini eğlendiren kimse, yavaş yavaş kendi kendine düşünme yeteneğini kaybeder. tıpkı at üstünden inmeyen bir adamın sonunda yürümeyi unutması gibi. Birçok egitimli insanın durumu bundan pek farklı degildir: Okumak onları ahmaklaştınr.