...Hepimiz sahip olduğumuz farklılıklarla güzeldik. Her Türk ülkücü değildi veya her Kürt eline silah alıp dağlara çıkarak Kürdistan sloganları atmıyordu. Bazılarımız içinde bulunduğumuz ülkeyi seviyor ve ellerinden geldiğince uyum içinde yaşamaya çalışıyordu. Bazı kanı bozukların sebep olduğu şeylerin faturası ne tüm Kürtlere kesilebilirdi ne de tüm Türklere. Kendi içimizde ırkçılık çıkardığımız için ülkemiz bölünüyordu...
#Sarkaç
Irkçılık hastalık değildir,
Irkçılık bir sistem biçimi ve insan hakları sorunudur,
Irkçılık bile isteye bir tercih ve adi bir ideolojidir.
Irkçılar insanlık düşmanıdır, ırkçılık ise nefret suçudur!
"Hastalığını tercih edebilir misin?
Hayır!
O gelir seni bulur."
Nefret suçu işleyen bu aptallara hasta muamelesi yapıp, bu pisliklerin hayata bakışlarını, ideolojilerini meşrulaştırmayın.
Gördüğünüz her yerde bunların suratlarına tükürün.
Sömürgecilik, ırkçılık ve kölelik üzerine yazılmış kıymetli bir kitap diyebiliriz Oronooko için. Aphra Behn çok güzel tespitlerde bulunmuş kitapta ve güzelce de eleştiriler yapmış.
Kitabı genel olarak beğendim ama Allah affetsin, Oroonoko karakterinin tasvirini çok fazla abartmış Behn. :)
Kaşından gözüne, burnundan dişine, boyundan posuna kadar öve öve bitirememiş Aphra Behn Oroonoko'yu.
Okurken yer yer gülümsemedim değil. İşte, karakterin tacirlerin eline düşmesi ve gördüğü zulmü falan anlatırken aklıma nedense bizim eski filmler geldi. Tarkan ve Kara Murat gibi bir karakter belirdi aniden gözlerimin önünde :)
Onlara da birtakım işkenceler falan yapılırdı, böyle zor durumda kaldıkları anlar olurdu, nedense direkt aklıma o anlar geldi.
Bunlar işin şakası tabii, güzel bir kitaptı, herkese tavsiye ederim.
OroonokoAphra Behn · Yitik Ülke Yayınları · 2018301 okunma
Tüm zamanların en sevilen hikâyelerinden biri olan, kırktan fazla dile çevrilen, Oscar ödüllü bir sinema filmi için temel oluşturan ve yirminci yüzyılın en iyi romanlardan biri seçilen Pulitzer ödüllü Bülbülü Öldürmek, Amerika'nın acımasız bir önyargı ile zehirlenmiş güneyinde geçen, sürükleyici, yürek burkan ve dikkat çekici bir büyüme
Tek kelimeyle harika okurken kendimde olan istemeyerek unutkanlığın beni etkilemesinden mi bahsetsem sempatik dille yazılmış olup okurken hafif tebessüm ettirmesinden mi bilemiyorum ama çok güzel sonu asla beklediğim gibi bitmedi haklılık payı tartışılır aslında bilemiyorum kendim o durumda nasıl davranırdım acaba ne karar verirdim.İyi niyetle de yapılmış olsa yapılan kötülük kötülük olmaktan çıkıyor mu acaba düşünülmeye değer bence ama ne kadar iyi niyetle de yapsan birine zarar vermenin iyi niyeti de sorgulanmalı bence,, bitirdiğimde çok üzüldüm duygulandım ağlamak istedim hatta ama ikilem arasında kalan bir duygu yaşamış da olabilirim.George'nın dostluğu çok güzeldi onu elinden geldiği kadar korumaya çalıştı ama zevki eğlencesinden de tam olarak vazgeçmedi keşke hiçbir zaman yanından ayırlmasaydı Linnie'yi. Sosyal olarak çoğu soruna değinip düşündüren bir kitap bence ara ara duraksayıp düşünülmesi gerekiyor ırkçılık sorunu onun yanlız kalmak istemeyip mutluluğunu kızgınlıkla bastırmaya çalışması mesela.Okuma listesinde kesinlikle olunması gereken bir kitap olarak düşünüyorum.
Öncelikle kitabın kapak tasarımı oldukça anlamlı. Kitabın kapağı Yahudilerin soykırım sırasında giymek zorunda kaldıkları mavi beyaz çizgili pijama renklerinde tasarlanmıştır.
2. Dünya savaşı sırasında kampın oğlu Bruno ve esir çocuklardan biri olan Shmuel'in dostluğunu anlatmaktadır. Irkçılığı, savaşı, açlığı hissedebileceğiniz bir hikâye... O dönemde bu kitap malum kişilere okutulsaydı belki de ırkçılık, savaş, açlık ve tabiki şuan da bir savaşın içinde olan çocukları sadece izlemekle kalmazdık.
Filistin davası hepimizin davasıdır, çocuklar ölmemeli ırkçılık, savaş, açlık son bulsun artık...
#alıntı Buraya isteğim dışında getirildim, tıpkı benim gibi. Eğer bana sorarsan hepimiz aynı gemideyiz ve gemi su alıyor.
yarın Kudüs'te olsaydım Rahmet Mescidinde murabıtlar için hazırlanan iftara katılırdım. "tok olsan da biraz ye, bu yemekte bereket vardır".
ben başka hiçbir yeri özleyemiyorum.
yüzüme çarpan o bereketli havayı soluyarak bir kediyi severken bana uzatılan tabbulenin tadını düşünüyorum. beş dakika öncesinde karnımın acıktığını fark
Toplum çıplak gözle de görülebildiği gibi lümpenleşiyor. Her türden gerici, ırkçı, dinci, faşizan, faşist, kadın düşmanı ideoloji kendisine zemin buluyor. Çeteleşme toplumu sarıyor, sokaklara egemen oluyor. Düzen mafyalaşıyor. Bu sürecin arka planında ırkçılık ve milliyetçilikle harmanlanmış İslamo-faşist bir ilkel ideoloji bulunuyor. Gerici-faşist yeniden yaygınlaşma eğilimine giriyor. Kaba kuvvet ile sokakta hâkimiyet kurulmak isteniyor. Ülke "canavarların zamanını" yaşıyor.
Atsız'ın "Yolların Sonu" eseri, sıradan bir şiir kitabından çok daha fazlası. Bu kitap, Atsız'ın ideolojisini, hayallerini ve acılarını anlatan bir destan adeta. Her mısra okuru derin düşüncelere ve duygulara sevk ediyor.
Atsız, bu kitapta okuru Orta Asya'nın bozkırlarından Altay Dağları'nın zirvelerine, Türk
"Irkçılığa davet eden bizden değildir.
Irkçılık uğruna döğüşen bizden değildir.
Irkçılık uğruna ölen bizden değildir."
(Sünen-i Ebi Davud, Edeb (5/342-Hadis No: 5121))
"Kim, kavmiyetçilik duygularıyla öfkelenip ayaklanmışken veya kacmiyetçiliğe çağırırken ya da ona arka çıkar, yardım ederken kör ırkçılık bayrağı altında ölürse, ölümü câhiliye ölümüdür."
(Sahih-i Müslim, İmâra (3/1476-1477 Hadis No: 1848))
Elbette öfkeliyim. Irkçılık konusunda öfkeliyim. Cinsiyetçilik konusunda öfkeliyim. Fakat son zamanlarda cinsiyyetçilik konusunda ırkçılık konusunda olduğumdan daha öfkeli olduğumu fark ettim. Çünkü cinsiyyetçilik konusundaki öfkemde genellikle yalnızım. Çünkü ırksal adeletsizliği kolayca fark eden ama cinsiyetci ayrımcılığın farkına varmayan insanlar arasında yaşıyorum.