Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir şeylerin değiştiğine inanıp her şeyin aynı kaldığını görmek ne muazzam bir hayal kırıklığı; Türkiye'de 'işçiler' ölmeye devam ediyor.
Genelde anlayış ne kadar genişse, aldanma da o kadar geniştir; daha zeki olan, daha az akıllıdır. Bunun en açık kanıtı sudur: Sosyal sınıflar tırmandıkça, savaş tutkusu daha da güçlenmektedir. Savaşa karsı en akılcı tutumu takınanlar, sürekli el değiştiren topraklardaki kölelerdir. Savaş bu insanlar için üzerlerinden sürekli gelip geçen bir dalga gibidir. Hangi tarafın kazandığı onlar için bir fark yaratmaz. Efendilerinin değişmesi, eskiden yaptıkları isi, kendilerine farklı davranmayan yeni efendileri için de yapmayı sürdürmeleri demektir. Daha gelişmiş koşullarda yasayan ve proleter dediğimiz isçiler, savasın ancak arada sırada farkına varır. İstenildiğinde, savaş konusunda korku ve nefretleri uyandırabilir, ama kendi baslarına bırakıldıklarında savaşın sürdüğünü bile unutabilirler.
Reklam
Balıkesir Dursunbey'de grizu patladı. 17 maden işçisi öldü, yevmiyeleri sadece 15 liraydı. 15'er liralık işçiler sizlere ömürken ... Kuruş kuruş yardım biriktiren Kızılay, altın madalyalar yaptırdı, tanesi 54 bin liraydı. Cumhurbaşkanı Sezer'e vermek istediler, kabul etmedi. Başbakan'a verdiler, aldı.
MUTLULUĞUN RESMİ:)) sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin işin kolayına kaçmadan ama gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil ne de ak örtüde elmaların
Hayalin varsa gerçekleştir,yoksa maaş karşılığı başkalarının hayalini gerçekleştirirsin. 1 Mayıs Dünya işçiler Gününüz Kutlu Olsun
"Bizlerin, yani mühendislerin meslek hayatı siyah beyazdır. Renkli bir hayat hikayesi bizler için değildir. Televizyon programlarında; başta polisiye diziler olmak üzere, hastane ve doktorlar, mahkeme salonları ve avukatlar, sonu gelmeyen aşklar, hatta politikacılar için bile çevrilmiş sürüyle dizi var. Ama siz hiç mühendislerle ilgili bir diziye rastladınız mı? Bu dizilerde muhakkak karşı cinsten biri bulunuyor. Erkek doktorlar arasında başrol, kadın doktordadır, avukatlar bir kızı müdafaa ederler, aşk seruvenleri içinse söze zaten gerek yok. Halbuki bizim yaşamımız böyle mi? Bizim senaryolarimizdaki rol arkadaşlarımız; kafası kasklı, tulumlu işçiler, traşlı traşsız mühendisler, çatık kaşlı kontrollar... Dekorlarımızsa beton santralları taş ocakları, karanlık tüneller... Sözün kısası bu kitap boyunca sevgilim kelimesine rastlamanızın imkanı yoktur. " Ömrümüzün Kilometre Taşları-Feyzi Akkaya
Reklam
GERMİNAL (Maden işçilerini anlatan en önemli bir romandır) Bonnemort Baba’nın dokuz kişilik ailesinde çocuklarla birlikte beş kişi çalışıyor, ama eve getirilen para ailenin karnını doyurmaya bile yetmiyor. Her gün sabahın 4’ünden öğleden sonra 3’e kadar, yerin 554 metre derinliğine ilerleyen açgözlü kuyu, o günkü nafakası olan işçileri yutuyor. İşçiler o dar karınca yuvasında, toprağın dört bir yanını oyup, onu kurt yeniği içindeki bir tahta gibi delik deşik ederek didinip duruyorlar. Madenden dönüldüğünde, temizlik, ortadan kesilip leğene dönüştürülen bir fıçı içinde, sonunda mürekkebe dönüşen aynı suda yıkanarak gerçekleşiyor. Çocuklar ikişerli yatıyorlar ve aynı odayı paylaşıyorlar. 15 yaşındaki Catherine, gelişmemiş sıska vücuduyla, hastalıklı dişetleriyle, madenci kıyafetleriyle, bir kızdan çok, tam bir oğlan çocuğuna benziyor. EMİL ZOLA
240 syf.
7/10 puan verdi
Aslında herkesin bildiği ama bilmezden geldigi, gördüğü ve görmezden geldigi kacak işçiler oradan oraya sürüklenen hayatlar uzerine trajikomik bir roman.
Bir İkea Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakiri'nin Olağanüstü Yolculuğu
Bir İkea Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakiri'nin Olağanüstü YolculuğuRomain Puertolas · Can Yayınları · 2017341 okunma
Balıkçılar sokağındaki olay herkesi üzdü, ama kimseyi şaşırtmadı. Şehrin ana caddesine açılan en geniş yan sokaklardan birinde, Bakkallar sokağı köşesinden üç adım beride, Balıkçılar sokağının en civcivli saatinde, gecenin işçileri o gence niçin saldırdılar, bilinmiyor. Söylentilere bakılırsa, elinde götürmekte olduğu ekmek dörtköşe değilmiş; saçının rengi kara değilmiş; ya da aksayarak yürüyormuş... Söylenti elbet, bütün bunlar. Doğrusunu kimse bilmiyor. Ayrıca, bilinecek bir doğru var mı? O bile bilinmiyor. Bilinebilen, görülebilen ise, işçilerin, ansızın duvarlardan, köşelerden, kapı ağızlarından sıyrılarak o genci kalabalığın içinden çekip ortalarına aldıkları, bir daha dağılıp gözden yittiklerindeyse ortada kanlı, tanınmaz bir et yığını kalmış olduğu. Genci, gecenin işçilerinin ortasında yitmeden önce görebilenlerin söylediğine göre, bu et parçası, o alımlı delikanlının yarısı kadar bile olamazdı. Bu kanlı etin üzerine talaş serpildi, kuru yapraklar örtüldü. Ertesi sabah oradan geçenler, bir türlü aydınlanamayan günün donuk ışığında, asfaltın üzerinde esmerce bir lekeden başka bir şey göremediler gencin parçalanmış olduğu yerde. İnsanlar artık yalanan ağızlar, pençeler arıyor insanların yüzlerine, ellerine bakarken. Oysa işçiler, gecenin işçileri oldukları için, güpegündüz görünmezler sokaklarda. Gecenin işçileri herkes gibi miydi bir zamanlar? Böyle olduğuna inanmak isteyenler var. Daha mı az ürkecekler böyle olsa?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.