Ebu Hamid Gazzâli (1058-111), dini savunanların en sert ve en cüretli olanlarından biri olarak görünür ve bilinir. Zira, felsefeye karşı sert tavır alanların başında o vardır. Onun "Tehâfüf"ü bunun canlı örneğidir. Fakat, bütün görüntüye rağmen ve hatta “Tehâfüt"ün bizzat kendisi, felsefenin ta kendisidir ve onun müellifi de bu eserinden dolayı "filozof" olarak görülmeye hak kazanmış bulunmaktadır. Çünkü, rasyonel bilginin değeri ile ilgili olarak Gazzali'nin burada söylediklerini yediyüz sene sonra Batı'da büyük filozof İ. Kant (1724-1801) söyleyecektir.
Tehafütler geleneği
Ortaçağ İslam dünyasında bir Tehafütler geleneği vardır. Gazali İslam'a, İslam dinine, İslamın temel dünya görüşü ve öğretilerine aykırı olduğunu düşündüğü Yunan felsefesine ve bu geleneği İslam dünyasında devam ettiren Farabi, Ibni Sina gibi filozoflara, onların görüşlerine öğretilerine karşı çıkmak, onları çürütmek, itibarsızlaştırmak için ünlü bir kitap yazmıştır. Tehafütü'l-Felasife, yani Filozofların tutarsızlıkları, çelişkileri. Gazali'den yaklaşık yüz yıl sonra yaşamış olan büyük Islam filozofu İbni Rüşt ise Gazali'nin bu kitapta filozoflara karşı ileri sürdüğü itirazları, suçlamaları çürütmek, felsefeye yeniden itibar kazandırmak için bu kez Tehafütü't-Tehafüt, yani Tutarsızlığın Tutarsızlığı veya Çelişkinin Çelişkisi diye bir başka ve aynı derecede ünlü bir kitap yazar. Bu iki kitap vesilesiyle ortaya çıkan tartışma, İslam dünyasının o zamana kadar yetiştirmiş olduğu en büyük iki zihin arasında yapılmış olan en yüksek tartışmadır. (...) Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı düşüncesi ve kültüründe bildiğimiz gibi bir yeniden doğuşu başlatmak isteyen bir adamdır. Bu projenin bir parçası olarak Gazali ve İbni Rüş, daha doğrusu keşmacılar ve filozoflar arasınsa yapılan bu tartışmayı bir şekilde devam ettirmek veya yeniden açmak ister. (bir ömür düşünmek. Serbest kitaplar 5. Baskı, Ahmet Arslan nehir söyleşisi syf. 135)
Sayfa 135 - Serbest kitaplar
Reklam
Osmanlı gerilemesini mantaliteye bağlayan en önemli Osmanlı tarihçisi, son dönemlerde "şeyhü'l-müverrihin," yani tarihçilerin şeyhi olarak adlandırılmaya başlayan Halil İnalcık'tır. İnalcık'a göre, Osmanlı toplumunda hakim olan ahlak anlayışı sermaye birikimine izin vermemektedir. Her ne kadar İslam ticarete mesafeli yaklaşmasa da, Gazali'nin temsil ettiği bir ekolün kapitalist zihniyete karşı olduğu kesindir. Sadece bu dünyayı değil, ahireti de düşünmesi gereken mümin için asıl hedef hiçbir zaman kâr olmamalıdır;sınırsız para kazanmak dinen ve ahleken sorunlu bir durumdur.
Mişkâtü’l-Envâr, İslâmî ilimler ve İslâm düşüncesi tarihinde bir dönüm noktası teşkil eden Gazâlî’nin, Nûr Sûresi’nin 35. âyetine yazdığı bir nevi tefsirdir. Bu eser, tasavvufî ve felsefî bir bakış açısını bir ayetin tefsirinde birleştirmesi ve tüm varoluşu nûr-zulmet ayrımına dayanan bir metafizikle temellendirmesi açısından yazıldığı tarihten itibaren çok etkili olmuş, İşrâkîliğin kurucusu Sühreverdî başta olmak üzere İslâm düşüncesinin üç büyük ekolü olan tasavvuf, kelâm ve felsefeyi temsil eden düşünürleri derinden etkilemiştir. Mişkâtü’l-Envâr/Nur Metafiziği, ayrıca zâhir ile bâtın, görünen ile görünmeyen arasında kurmuş olduğu irtibat ile her devrin düşünen Müslümanları için ölümsüz bir eser olma özeliğini daima muhafaza etmiştir.
Karakoç, şiirin dışında dünya görüşü olarak kendisini İslâm kültür ve davasına adamış bir şairdir. İmam Gazâlî, Muhyiddin İbnü'l Arabî ve Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî [rahmetullahi aleyhim] gibi şahsiyetler, İslam'ın doğru anlaşılabilmesi noktasında üçlü sacayağını oluştururlar ve bunlardan birinin eksik olması, İslam kültürünün doğru yorumlanmaktan mahrum kalmasına neden olur. Şiiri ve düşünceyi aynı anda ve birbirini kendi içinde merkez alan Sezai Karakoç; ortaya koyduğu şiirleriyle ve diğer eserleriyle çoğu zaman araştırma konusu olmuş bir düşünür ve şairdir.
Sayfa 14 - Nizamiye Akademi
Osmanlı/Kapitalizm
İnalcık'a göre Osmanlı toplumunda hakim olan ahlak anlayışı sermaye birikimine izin vermemektedir. Her ne kadar İslam ticarete mesafeli yaklaşmasa da Gazali'nin temsil ettiği bir ekolün kapitalist zihniyete karşı olduğu kesindir. Sadece bu dünyayı değil ahireti de düşünmesi gereken mümin için asıl hedef hiçbir zaman kâr olmamalıdır; sınırsız para kazanmak dinen ve ahlaken sorumlu bir durumdur.
Sayfa 48 - şeyhü'l-müverrihin*Kitabı okudu
Reklam
99 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.