Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İslam ile Ortaçağ’ı bağdaştırmak nasıl bir doktrin?
Bugün Ortadoğu ya da Arap ve İslam kültürleri hakkında anlatılan hikayeler, “ortaçağ” şiddet biçimlerine, erkeklerin çok eşlilik yapmasına ve eşcinsellik yönünde eğilim varsayımına atıfta bulunmaktadır.
Sayfa 60
İdeal İslam'da ruhban sınıfı, kilise, krallar, soylular, ayrıcalıklı sınıflar bulunmuyordu. Ancak dine gerçekten inanmış olanların onu bilinçli olarak kabul etmeyenlerden, erkeğin kadından ve efendinin köleden üstün olması şeklinde bazı doğal ve toplumsal gerçeklikler vardı. Yeni din, bu eşitsizlikleri bile yumuşatıyor ve insancıllaştırılıyordu. Eski dünyanın tam tersine İslamiyet’te köle artık mal değil insan olarak görülüyor, hukuki ve ahlaksal bir statü kazanıyordu. Henüz kadınlar çok eşlilik ve cariyelikten kurtulamamışlardı, öte yandan da sahip oldukları mülkiyet haklan Batı’da modern çağlara dek görülmemişti
Reklam
Çok eşlilik Kur'an'da vardır.
* Fakat çok kadınla evlenmeyi kurumlaştıran Kur'an değildir. Daha önce de vardı. Öyleyken Kur'an'ın bu konuda koyduğu zorunlu şartlar, çok eşliliğe ters düşer. Çünkü Kur'an kadınlar arasında hem ekonomik hem sevgi ve hem de cinsel yönden tam bir eşitliğin sağlanması mı ister Kur'an'ın bu yöndeki hükümleri harfiyen tatbik edildiğinde ise çok kadınla evlilik "imkansız" hale gelir.
Sayfa 99
Bu tür yeni düzenlemeler gelenekçilere göre Batı etkisiyle yapıldığı için, Fazlur Rahman bu hususta da kısa bir yorumda bulunur. Ona göre gelenekçiler nereden bakılırsa bakılsın bir ahlaki endişeye sahipler. Onlara göre meşru çok eşliliğin sınırlandırılması, gayri meşru ilişkilere ve toplumsal sorunlara yol açacaktır. Bu hususta gelenekçi, Batı'yı işaret ederek bu tür ilişkilerin orada tek eşlilikten kaynaklandığını iddia eder. Fakat, diyor Fazlur Rahman, bu 'endişe' ahlaki olarak saygıya değerse de, Batı toplumundaki cinsel ahlakın gevşekliği tek eşlilik hadisesine bağlı değildir. O daha ziyade sanayileşme (modernleşme) olgusu ve onun aileye etkisiyle irtibatlıdır. Elbette burada bir ders vardır; sanayileşmekte olan İslam ülkeleri de bu tür sorunları karşılamaya hazır olmalıdır. "Ancak bu olgular çok eşliliğin savunulması için delil oluşturamaz".
Çok eşlilik meselesinin bu şekilde işlenişi, onun hermeneutiğinin birinci hareketini -iki adımıyla birlikte- ortaya koyar: Kur'an'ın genel hedefinin anlaşılması, ilgili ayetlerin lafzi olarak anlaşılması, onun bağlama yerleştirilerek sınanması, ilgili ayetlerin genel hedefinin çıkarılması ve nihayet, ahlaki olan ile hukuki olanın ya da ilkesel olan ile tarihin rengini taşıyan uygulamanın ayrıştırılması.
Başka bir ifadeyle, Kur'an mevcut durumu, çok eşlilik açısından kabul etmiş ve hukuki düzlemde ciddi düzeltmeler yapmışsa da, toplumun kendisine varacağı bir hedef olarak tek eşlillği işaret etmiştir.
Reklam
Bu ilkelerin ilk dışa vurumları olarak her şeyden evvel kadın-erkek arasındaki 'ontolojik' ayırımcılığa dayanan bir uygulama olan kız çocuklarının katli yasaklandı. Erkeğin üvey annesini de mirasının bir parçası olarak onunla evlenmesi ya da başkasıyla evlenmesini yasaklaması kaldırıldı. Kadın-erkek ilişkilerinde ve toplumsal düzeyde nesep bozukluğuna yol açan serbest fahişelik lağvedildi. Mirasın sadece baba (erkek) tarafından akrabalarca talep edilmesine karşın kadına da pay veren yeni düzenlemeler yapıldı. 'Zıhar' uygulaması kaldırıldı. Erkek-kadın ilişkisi birbirinin kusurunu örtme ya da tamamlama ilişkisi olarak tanımlandı ("birbirizin örtülerisiniz") . Çok eşlilik sınırlandı ve kurala bağlandı.
68 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.