Kimlik Inşası
İslami kimlik, kendini İslam'la tanımlamak...Islam'ın hayatta tanımlayıcı unsur olmasıdır...Meşruiyetini değerler üstü değerden alan kimliktir...Bu değerlerden uzaklaştıkça kimlik krizi, kişilik parçalanması ve değer erozyonu başlamıştır...
Sayfa 12 - Çıra YayınlarıKitabı okudu
Arap dünyasının kızgın ve kendini aşağılanmış hissetmesinin sebebi, Batı’nın uzun yıllara dayanan siyasi tacizidir. İslami terörü kötü diye tanımlamak, kelimenin bu kitapta ele aldığım şekliyle düşünürsek, bu kızgınlığın somutluğunu görmezden gelmek demektir. Bu öfkeyi hafifletecek türden politik eylemler için geç kalmış da olabiliriz. Terörizmin artık ölümcül bir momentumu var. Ama bu kaçırılmış fırsata üzülmekle, düşmanı mantıklı hiçbir eylemle az da olsa değişmeyecek, kafasız hayvanlar olarak görmek arasında bir fark vardır. İkinci görüşün savunucuları, terör şiddetinin sadece daha fazla şiddetle başarılabileceğini düşünürler. Oysa daha fazla şiddet, daha fazla teröre yol açar ve daha fazla sayıda masum insan tehdit altına girer. Terörizmi kötü diye nitelemenin sorunu daha da alevlendirmektir ve bu da, bilmeden yapımsanız bile, lanetlediğiniz barbarlığın ta kendisiyle işbirliği yapmak demektir.
Reklam
İbn Abbas'ın “Allah dilediğine hikmet verir ki hikmet verilene çok hayır verilmiştir. ”” meâlindeki âyette geçen hikmet kavramını fikıh olarak tefsir ettiğine işaret eden Bedri Gencer, fıkhın hakikatin kendisi olan hikmetin arayışı olduğunu ifade eder. Nitekim Gencer, bu bağlamda fıkhın, her türlü “dini düşünce”de var olan bir hakikat yani hikmet arayışı olduğunu; hikmetin, hikmet-i nazariye ve hikmet-i ameliye şeklinde iki alt unsurdan oluştuğunu, hikmet-i nazariye (sophiasapienta) episteme (Platon) yani kesin bilgiyizilmi (şeriat); hikmet-i ameliye (phronesis-prudentia) ise doxa (Platon) yani düşünce ve zann (fıkıh) alanını teşkil ettiğini dile getirir. Gencer'e göre hikmet-i ameliyenin Arapça'daki karşılığı fıkıh, Yunanca'da phronesis ve Latince'de prudentia kavramlarıdır. Bu terimlerin hikmet-i ameliye anlamına gelmesi ise sosyal hayatı tanımlamak için geliştirilen tüm içtimai, beşeri veya mânevi bilgi alanını kapsayıcı mahiyette olmasından dolayıdır. Gencer, hikmet-i ameliye olarak fıkhın, İslâmi ve içtimai bilimleri kapsayan yegâne ilim olduğunu belirtir ve fıkhın bu fonksiyonunu icra edebilmesi için parçalanmış İslâmi ilimleri, dini ve beşeri ilimlere karşılık gelecek şekilde fikıh şemsiyesinde birleştirilebilmesi gerektiğini dile getirir.
İslamcılık ile yerlilik arasındaki ilişki, yerliciliği aşan bir ilişki olmak durumundadır. En başta bu İslam dininin temel ilkeleriyle ilgili bir durumdur. Diğer yandan İslam inancı ve İslamcılık, yerliliğin otantik pek çok yönüyle herhangi bir problem yaşamadığı gibi onu kutsallaştırma ya da bir değer alanı içinde tanımlama anlayışından da uzaktır. Çağan'ın da belirttiği gibi (2010, ss. 145-146) İslamcılık açısından aidiyeti İslami temelde tanımlamak ve bu temel üzerinde, sağ ve solun ötesinde bir siyaset inşa etmek esastır. Türkiye'nin modernleşme tecrübesinde Batıcı ve Türkçü bazı düşünürlerin İslam'ı toplum açısından asli bır mesele olarak görmeme yönündeki tavırları ve uygulamaları, İslam ve yerlilik ilişkisi açısından çok manidardir.
Müslümanların aileyi yeniden anlamlandırması önem arz etmektedir. Aileyi tanımlamak ve aileyi yeniden inşa etmek, İslami feminist yaklaşımlarda tepkiyle karşılanmaktadır. Hz. Adem'den beri gelen aile tasavvurunun sapmaya uğradığına işaret etmekteyiz… Feminizmin aile eleştirisine dair söylemlerinin inanan kadınlar tarafından Türkiye'ye aktarılması, çözümleri İslam hukukunda/fıkhında bulunan meselelerin başka toplumların problemleri ve buldukları çözümler üzerinden tartışılması gibi bir abesliğe yol açmaktadır.”(Lütfi Bergen;Havva'nın Evsiz Kizları)
AKP'nin siyasi kimliği ve Türkiye siyaseti içindeki yeri önemli bir tartışma ve hatta kamplaşma konusu haline gelmiştir. AKP, "milli görüş" hareketi içinden geldiği halde, özellikle 28 Şubat müdahalesinden ders almış ve kendi geleneğini yeni bir küresel-tarihsel bağlamda yeniden yorumlayarak çok farklı bir kimlik ve işlev yüklenmiştir. Bu bağlamda, AKP'yi kendi "şeriatçı" emellerini "takiye" yaparak gizlemeye çalışan "İslamcı" bir güç olarak tanımlamak yanlıştır. Daha çok, AKP kendi islami geleneğini ve kendi tabanının siya si ve iktisadi talep ve eğilimlerini muhafazakar bir neo-liberal küreselleşme programına eklemlemeye ve bu çerçevede kendisini de bir merkez sağ parti olarak konumlandırmaya çalışan bir güç olarak görülmelidir.
Reklam
26 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.