NECİP FAZIL'IN İSTANBUL'U Necip Fazıl, İstanbul'un kara sevdalısıdır. İstanbul, onun için bulunmaz kadın hayâlidir. Kar altında bir güvercin mahşeridir. Cadde-i Kebir'den Yeni Cami'ye, Şirket-i Hayriye vapurlarından tramvaylara, Küllük Akademisi'nden Boğaziçi'ne dek bütün bir İstanbul hep özlenen bir mekândır.
Parlak Bir Gelecek İcin
Bir defasında hocası Molla Gürâni,Sehzade Mehmemed'in,gece yarısı olduğu halde odasının ışığınının yandığını görmüştür. Merak eder ve yanına girer; "-Şehzadem niçin hala uyumadın?der.Şehzade Mehmed :" -Hocam mütalaa ediyordum..." karşılığını verir .Hocası sorar :-Hangi dersi mütala ediyordun evladım?" Fatih cevap vermeyip susar.Hocası, çalıştığı dersi merak edip masa üzerindeki yılında evrakı karıştırır hepsi İstanbul'un müstakbel fetih projeleri dir."- Bunlar nedir evladım? deyince Fatih, içinde gizlediği sırrı açıklamak zorunda kalır."-Hocam! Sır olarak kalması şartıyla, nice zamandır uykusuz kalıp da yaptığım çalışmalara ne olduğunu söyleyebilirim."der.
Reklam
Naneli Çay
Hayal edelim: Afganistanlı bir hacı kafilesi, develer ve katırlarla aştıkları, rüzgâra, insana ve havsalaya kafa tutan bir coğrafyanın bitiminde, Orta Doğu'nun da başladığı yerlere denk gelen bir ovaya iniyor nihayet. Orada Doğu Türkistan'dan gelen Türklerle karşılaşıyor. Onların yolu, bir masaldan gelmiş kadar uzun. Hecin develerine yükledikleri Çin ipeklerinin aralarındaki narin porselenler, Türkçe gibi, bir Uygur kızının Türkçesi gibi şıngırdıyor. Hindistan'dan gelen Nakşibendi hacılar, Kırım'dan gelen Musa Carullahlı hacılar, İstanbul'dan gelen usturuplu hacılar, hep birlikte Kudüs'e giriyorlar. Kudüs sokaklarında, her dilde Allah demenin pazarı kuruluyor. Taşlar bile seviniyor. Hayal edelim dedik ama bu manzara aslında daha yüz sene kadar önceki Kudüs'ün hakikati. Kudüs, dünyanın her yerinden hacıların girip çıktığı, uğrayıp kalktığı, her dilden kelimesini bırakıp göçtüğü kavşaktı. Sokaklarında hırpani Kalenderi dervişlerine, Bağdatlı zarif bilgiler eşlik ederdi. Conan çizgi romanlarındaki, envalçeşit milletten gelen ve birbirinden asla hazzetmeyen yabancıların toplandığı tekinsiz şehirlere benzemez; tüccarlar, bürokratlar, zanaatkarlar, aşıklar, hepsi dünyanın pek az yerinde rastlanan bir uyumla bir araya gelirler, sadece kendilerine mahsus bir sırrı paylaşıp olgunlaştırmak ister gibi yüksek surların ve yalçın kapıların arkasında, bu kayadan şehrin sokaklarında buluşurlardı. O zaman bir hayal daha kuralım: Bir ikindi vakti Lahorlu hacılarla oturmuşuz, Mescid-i Aksa'nın avlusundayız: bir zamanlar buralarda İsrail bayrağı dalgalanıyordu hafazanallah, filan diye gülüşüyoruz.
Ahmet Murat'tan
O TÜRK'ÜN DOĞUM GÜNLERİ Tarihin kalemi Türk yazıyor Ana rahmine bilge olarak düşen Türklerin doğum tarihini yazıyor. 21 yaşında bir bilge Türk Fatih Sultan 29 Mayıs 1453 tarihinde gemileri düşmanın üzerine karadan yürüterek tarihin akışını değiştiriyor ve tarihi Türkler adına yazıyor. 21 yaşında doğudan batıya sefere çıkan o Türk 29
O yıllarda İstanbul'un en parlak en kıskandırıcı evlenmeleri, Sakine hanımın vasıtasıyla olanlardı. Bu başarının başlıca sırrı, Sakine hanımın çok realist yaratılışında idi. İzdivaç ona göre bir iş, belki en mühim ve ciddi işti; her şeyden evvel de hesaba dayanıyordu. Sakine hanım bu hesabı sade para üzerine kurmaz, daha doğrusu iki tarafın behemehal zengin olmasını istemezdi. Bir taradın getirdiği maddi nimetleri, diğer tarafın şöhret, asalet, güzellik, iyi tahsil, görgü, zeka, mevki, bağlanma kabiliyeti gibi meziyetleriyle birleştirmeye çalışırdı. Böylece manevi kıymetler de onun izdivaç piyasasında, bir nevi esham ve hisse senedi gibi efektif rolü oynardı.
Sayfa 68
ABİDİN NESİMİ 1911’de Bingöl'ün Kiğı ilçesinde doğdu. İlkokulu Mercan Sultanisinde, Orta ve Liseyi İstanbul Erkek Lisesinde okudu, Yüksek Öğrenimini İTÜ’nün (o zamanki adıyla Yüksek Mühendis Mektebi) Su Şubesinde yaptı. 1937-1949 yıllarında serbest çalıştı, 1949‘da Bayındırlık Bakanlığı hizmetine giren Abidin Nesimi evli ve 3 çocuk
Reklam
71 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.