Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Fatih, istanbul'un özlemini çekerken, garpta kadim bir teşkilat da Fatih'in özlemini çekiyordu! Bu teşkilat İstanbul'u fethedecek güzel komutanı bekliyordu!
Sayfa 21 - Destek YayınlarıKitabı okudu
BİRKAÇ DEFA BERAET KAZANAN RİSALE-İ NUR'UN BİRKAÇ VİLAYETTE HAKSIZ MÜSADERESİNE DAİR, NUR'UN YÜKSEK BİR TALEBESİNİN MAHKEMESİNDEKİ MÜDAFAASINDAN BİR PARÇADIR. (Bu müdafaa, bir takriz olarak buraya ilhakı münasib görülerek dercedilmiştir.) DİYARBAKIR SULH CEZA MAHKEMESİ YÜKSEK MAKAMINA: Mahkeme-i âdilenizin huzuruna çıkmaktan fevkalâde
Reklam
İlk defa 7. yüzyılın son çeyreğinde Arapların İstanbul'u kuşatmaları 674-78 sırasında Bizans donanması tarafından kullanılan bu yeni silahın yapılış formülü ve kullanış tarzı yüzyıllar boyunca devletin en gizli sırrı olarak saklandı.
Sayfa 293 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Kanunî'nin tahta çıktığı senelerde İstanbul, camii, han, hamam, medrese, büyük saray, Evliya türbeleri ve çeşmeleriyle tam bir Türk şehriydi. Yalnız bize ait olan bu manzaranın şimdi deha ile tamamlanması, bu gelişmeyi bir infilak haline getirmesi lazımdı. İşte Sinan bunu yapar. Yaratıcı, nizam verici hamleleriyle İstanbul ufkunu, mermeri,
Sayfa 136 - DergâhKitabı okudu
"İstanbul'un harap veya çirkin bazı kısımları imar hareketinin, yeninin ve güzelin gerekli kıldığı kararlar mucibince yıkıldıkça, mazimizden ve mazideki hatıralarımızdan bir takım parçaların da avare ve biçare kaldıklarını niçin gizlemeli?"
Sayfa 29 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Kanije Savunması
Çok önemli bir konuma sahip bulunan Kanije'nin, Osmanlıların eline geçmesini bir türlü hazmedemeyen Avusturyalılar, kaleyi geri alma hazırlıklarına giriştiler. Arşidük Ferdinand kumandasında büyük bir ordu ile harekete geçtiler. Düşmanın hazırlıklarını başından beri casusları vasıtasıyla takip eden kale kumandanı Tiryaki Hasan Paşa, gecesini
Sayfa 201 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Nevi şahsına münhasırlık olsa gerek.
Feyziye Hanım'da bilinmez, anlaşılmaz, sırrı keşfedilmez bir başkalık, fevkaladelik vardı ki işte onu ne para, ne terzi, ne de güzellik temin edebilirdi ... Bu, onun imtiyazı, zeka gibi münhasıran onun alınmaz, çalınmaz, tak­lit edilmez bir malı idi.
Sayfa 180 - İnkılap Kitabevi.
Botter Apartmanı
Bu ülkede, diye söze başladi, Gerisini getirmeden once duraksadı, derin derin nefes aldı, "hanımefendi, bu ülkede tarihin katmanlarını üst üste sıralayamazsınız. İç içedirler çünkü ayırmaya çalışırsanız, bildiğiniz bilmediğiniz her şey paramparça olur. Elinizde ufalanır gider. Sahip olduğunuzu sandığınız zenginlikler tuzla buz olur. Bu hakikattir ama ne çare ki görmek isteyenlerin sayısı çok azdır. Onlarca asır önce, Istanbul, Doğu Roma Imparatorluğuʼnun başkentiyken, şehre çok uzak bir manastırın ağaçlarla kaplı, sessiz bahçesiymis burası Istanbul'un fethinden sonra ise Mevlevihane kurmak isteyenlerin yolu bu ıssız ağaçlıga düşmüş. Çok begenmişler araziyi, yerleşmişler. Hanımefendi burası duymak için susmak, olmak icin sabretmek gerektiğini bilenlerin evidir. Bir de şunu eklemeliyim Ses, tını, ahenk evrenin kutlu halleri olarak kabul edilmiştir hanemizde. Hep saygı görmüstür, Toprağımızın sırrı geniştir, bereketi çoktur, nimeti boldur ama dersimiz kolay değildir. Tıplı hayatın kaynaklarını fark edebilmek gibi," dedi
Sayfa 70 - Mevlevi
"Gerçekler ve Semboller..."
- "... İstanbul bir gün felaketine yol açacak günahlarla büyüyen bir adaydı. Doktor ’un dediğine göre. Günahlar burada aynı kalmaz, sürekli değişirdi. Bu yüzden kent, bilinen değil her gün öğrenilen yerdi. Onun sırrı, değişim hevesini kamçılar, geleceğe bağlanma isteğini körüklerdi. Bugün belirsizleşince, gerçek de belirsizleşir, yerini sembollere bırakırdı. Dağın yerini binalar, kırın yerini çiçekli balkonlar alırdı. Aşk da, hiç doymayan, sürekli yeni tatlar arayan, tüylü, ıslak bir hayvana dönüşürdü..."
Ay Hanlığı 3, 6 ve 9'un sırrını sır taşıyıcısı Tesla 1928 yılında Atatürk ile gizli görüşerek Anadolu üzerinde bulunan bütün koordinatlarının sırrını neden verdi? Ay'ın üç hali nedir? Ay hilal hali ile hangi bayrakta yaşam buldu? Ay'dan gelen Adem'in çocukları Hun oğulları yeryüzünde neyin savaşını verdiler? Ay neden, bir
İkinci Adam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Sonbahar İstanbul'un asıl mevsimidir.” der Ahmet Hamdi Tanpınar ve İstanbul'un sonbaharını yahut sonbaharın Istanbul'unu şöyle anlatır: Hemen her şeyde suya uzatılmış bir asma dalının tazeliği vardır. Gök bazı anlar büyük bir gül tüveycinin arasından görünüyormuş zannını verir, ve eşya, sanki hakikatte mevcut değillermiş de biz onları hatıralarımızdan yaratmışız, ister istemez içimizde canlanmışlar gibi, daima bir duyguya bürünerek bizimle konuşurlar. Bu, küçük serlerde, vitrinlerde yığılmış çiçeklere, uzak ve şahsi hatıralar gibi baktığımız, bahçelerde kasımpatlarını her gördüğümüz zaman, içimizde gizli bir kemandan taşan uzun ve beyaz süküt nağmelerini dinlediğimiz mevsimdir. Kadınların bakışlarındaki mananın değiştiği, suların sesine, kendisini bir uzlette bulma hissinin acılığı karıştığı, ağır hastaların her an, beklenen bir saat sesinin vehmiyle ürperdiği mevsimdir. (Mücevherlerin Sırrı, Ahmet Hamdi Tanpınar)
Sayfa 293Kitabı okudu
Bir ilk yaşanacak! Muallak Kayası'na değecek İstanbul'un alnı . Tüm oyunları bozulacak yer altı seçkinlerinin. İstanbul'un alnı Muallak Kayası'na değince ,göklerin kapıları ardına kadar açılacak... Ve melekler akın akın inecek Kudüs'e... Mescid-i Aksa'yı koruyacaklar...
Istanbul'un kibar semtlerinden gelen şık ve nazlı hanımefendilerin veya öyle geçinenlerin birkaç ay fasılasız yaşamaya dayanamayarak tebdili hava için sık sık ayrıldıkları ve hele Haziran başlangıcından Teşrinievvel iptidalarına kadar kalmayı âdeta bir haysiyetsizlik ve bir fakr ü zaruret itirafı saydıkları bu 1923-1924 Ankara'sını Mükerrem çok latif, vakti hoş geçirmek için birçok eğlence vasıtalarına da malik bir yer bulmuştu. Kitabı okumadan önce dili çok hafif tek celsede bitirilebilir diyen kişiye ithafen :)
O yıllarda İstanbul'un en parlak en kıskandırıcı evlenmeleri, Sakine hanımın vasıtasıyla olanlardı. Bu başarının başlıca sırrı, Sakine hanımın çok realist yaratılışında idi. İzdivaç ona göre bir iş, belki en mühim ve ciddi işti; her şeyden evvel de hesaba dayanıyordu. Sakine hanım bu hesabı sade para üzerine kurmaz, daha doğrusu iki tarafın behemehal zengin olmasını istemezdi. Bir taradın getirdiği maddi nimetleri, diğer tarafın şöhret, asalet, güzellik, iyi tahsil, görgü, zeka, mevki, bağlanma kabiliyeti gibi meziyetleriyle birleştirmeye çalışırdı. Böylece manevi kıymetler de onun izdivaç piyasasında, bir nevi esham ve hisse senedi gibi efektif rolü oynardı.
Sayfa 68
Atatürk'ün sırrı ötüken
Okuduğum kitaptan notlar. Kul ile abid kelimesinin anlamı aynı değildi. Kul kelimesinin karşılığı, kuranda Allah adına konuşan demekti ve doğrudan arapça kul şeklindr yaziliyordu, kuranda her kul kelimesinin karşılığı de ki, şeklindr geçiyordu, Yani Allah adına de ki. İstanbul'u evvela Sultan Mehmet Han Fethedecektir... Daha sonra Frenkler alacaktır Mehdi işte o anlardan İstanbul'u kurtaracak fetheyleyecektir.
62 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.