Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
Kimse bizim için gelmeyecek. Kimse bizi kurtarmayacak. Bu, bizim hayatımız.
Ana hikayemiz uzak gelecekte ama belki de yakın gelecekte (dünya yaşamına böyle kötü ve acımasız davranmaya devam edersek) tüm ülkelerin, şehirlerin hiç bitmeyen kum fırtınaları ile kumlar altında kaldığı bir dünyada hayata tutunmaya çalışan yaşamlar.. Çünkü bu kumlar asla uyumuyorlar, devamlı hareket halindeler ve bugün var dediğiniz eviniz yarın kumlar altında kalabiliyor.. Mevcut su kaynaklarınızın bulunduğu kuyular kumlarla kaplanmasın diye neredeyse tüm kasabanın 24 saat vardiya yaptığı bir yaşam düşünün.. işte biz bu dünyayı anne babaları ayrı düşmüş ve neredeyse her biri bir yere savrulmuş olan 4 kardeşin gözüyle deneyimliyoruz.. en küçükleri hariç diğerleri tıpkı babaları gibi kum dalgıçları... onlar derinlere dalıyor ve şimdiklerin deyimiyle eski dünyalara ait hazineleri çıkarıyorlar... hazine dediğime bakmayın günlük kullanım eşyaları.. ve takaslarla ihtiyaçlarını giderip yaşama tutunmaya çalışıyorlar... 344 sayfa boyunca özel tulum, çizme, kafaya takılan ve düşünceyle kumlara akışkanlık veren bir teknoloji ile kumlara dalışlar yaparken, yer yer dozu fazla olsa da bu kardeşlerin geçmişte yaşadığı aile dramlarının yol açtığı travmalarla baş edişlerine her birinin gözünden tanıklık ediyoruz... Ve olmazsa olmaz kötüler ve sadece kendileri var olsun diye gözlerini kırpmadan diğer insanları kumlar altında bırakmaya kadar götürecek kötü emelleri....
Sonuç olarak... Yazarımız kumlar öncesi süreci bizim hayal dünyamıza bırakmış.. Teknik terimler özellikle kuma dalış terimleri biraz zorlasa da bana o dünyayı yaşattı diyebilirim... okuyacaklara şimdiden iyi keyifler...
GEL EVE DÖNELİM
SUAT DERVİŞ
274 SAYFA
Bütün bu ıstıraba tahammül veren şey, yaşama yükünü hafifletecek şey... Sevgi değil mi?
Uğrunda azap çekilen şeyi sevmek, onun, uğrunda ıstırap çekilmeye değer olduğuna inanmak, hayatı sevmenin ta kendisi.
Bir kenar mahalle kızı, önce öksüz ardından yetim kalan Şevkiye'nin, Eskişehir genelevinin
Değirmen öykümüz bir soru ile başlıyor. Soruyla öyküye başlayan yazarımız bizi meraklandırarak öykünün içerisine çekiyor. Yaklaşık yarım sayfa kadar bir değirmenin tasvirini yapan yazarımız belli ki olay örgüsünü bir değirmen etrafında şekillendirecek. İnce bir şekilde tasvir yapılarak çok güzel bir şekilde somutlaşan değirmeni okurken gözümüzde
"Kendi Kişisel Menkıbe'sini gerçekleştirmek insanların biricik gerçek yükümlülüğüdür. Ve bir şey istediğin zaman, bütün Evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar." (sf.35)
Simya ilminin dönüşüm anlamının kitaba hakim olduğu bir içsel yolculuk, kişinin yazgısı doğrultusunda gelişimi ile bir farkına varış romanı okumaktayız.
Spoiller İçerir
Yine bir ZWEIG yorumuyla geldim. Konuya girmeden önce genel anlamıyla bakmak istiyorum esere.Eserde kolay okunan akıcı bir dil,yormayan cümleler ve yazarın bilindik derin psiklolojik gözlem yeteneği ile başbaşayız.Anlayacağınız bir ZWEIG klasiği.
Olayların asıl başlangıcı hikayenin üç kahramanının New York'tan Buenos
Bir kedi ve Bir Köpeğin ilginç hikayesi :)
Okudum Bitti...
İyi ki de okudum. Yazarın kalemi o kadar güzel ki... Genelde türk edebiyatına karşı biraz önyargılıyım :') ama bazı yazarlar var onları okudukça bu önyargım yıkılıyor, Peyami Safa da onlardan biri oldu :)
Hikayemiz genç, münevver bir şark kızı olan Neriman'ın garp kültürüne iştiyak duymasıyla başlıyor. Zaman zaman
