bu kitap hakkinda cok gorusum var ama hicbiri fazla net olmadigi icin icimden hic yazmak gelmiyor. belki yazdikca netlesir umuduyla yaziyorum yine de. genel olarak spoiler icerecek diye dusunuyorum ama cogu insan da filmini izlemistir yuksek ihtimalle, bilmiyorum. ozellikle bir major (?) spoiler olacak ama.
bakin bu klasik bir kitap, hani klasik
Çırpınma
Canlı ölülerin durumunu soruyorlar?
Tüylerinizi diken diken eden şöyle bir tarif yaptım;
Tamamen doğaçlama ilerliyor herşey yolunda!
Bir hayvanı kurban eder başını kesersiniz ya! Hayvan tam ölene çırpına çırpına can verir ya!
Onlar işte böyle bir çırpınma durumu ile karşı karşıya kaldılar.
Hakkın bıçağı çok keskindi dünyada ki bütün zalimleri bu zulme alet olanları aynı anda kesti.
Çırpınma süreleri bir hayvandan uzun sürebilir. Neticede bunlar insan bozması şeytandı.
Yaşattıları zulmü yaşamadan bitmeyecek bu çırpınma.
Bu çırpınmayı görmesi gerekenler ve ibret almış olarak insanlığa geri taşınacak olanlar var.
Şeytanın bugüne kadar başına gelmiş en büyük kabus ve sonun ilanı bir ibretti yaşanan.
Önder Karaçay
Eğer ALLAH, insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de alelacele verseydi elbette onlara ecelleri hükmedilir(hepsi helak olup gider)di.İşte Biz, Bize kavuşmayı ummayanları böyle azgınlıkları içinde serseri serseri dolaşmalarına meydan veriyoruz.
Yunus Suresi/11
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
Bir çıtanın büyük çabayla elde ettiği bir ödülü bir sırtlan onu gözü kapalı elde eder; işte hayat böyle acımasız hep sırtlanlardan yanadır hep sırtlanlar sempati görür.
... işte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak içini elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hâlâ, Geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikâye, diye homurdanıp dururuz.
"Kant, herkesin dünyayı bir filtreden geçirerek algıladığına inanıyordu. Filtreden kastı insan zihniydi. Pembe çerçeveli gözlük takan birinin baktığı her şey pembeleşecektir. İnsan o gözlükleri takıyor olduğunu unutsa da, bu durum devam eder. İnsan zihni de şeyleri ve olayları nasıl yorumlayacağımızı belirler.
Algıladığımız her şey kaçınılmaz bir biçimde zaman ve mekan içerisinde gerçekleşir ve her şeyin birtakım görünen nedenleri vardır. İşte 'zaman, mekan ve nedenlerden' kurtulamamak mecburi bir gözlük veya bir fıltredir. Kant' a göre gerçeği şimdiki gibi algılamamızın sebebi, gerçekliğin nihai halinin böyle olması değildir. Bu, zihinlerimizin bir dayatmasıdır."
Bir dünya düşün. Çocuklar alışveriş merkezlerinde özelliklerine göre pazarlanıyorlar tıpkı teknolojik aletler gibi. Her iyi özellik ile fiyatı artarken defosu ile de fiyatı düşmekte. İşte Fırat da böyle defolu bir çocuk.
Fırat ve Sumru'nun bu kapitalist düzeni nasıl yıkmaya çalıştıklarına şahit olacaksınız. Her ne kadar çocuk kitabı şeklinde olsa da kendi hak ve özgürlüklerini kazanmaya çalışan çocukların direnişlerini gördükçe ve hayata dair çok güzel mesaj içerdiğini anlayınca çocuklar kadar yetişkinlerin de okuması gerektiğini anlıyorsunuz.
Yatırım tavsiyesidir.
Einstein'ın evrensel zekâsından hiç kimsenin kuşkusu yok. Ama ya kurnazlık? Acaba böyle bir kavram bir kez olsun Einstein'ın yanına uğramış mıdır? Acaba bu bilim insanı, kuyruğa kaynak yaparak öne geçme kurnazlığını gösterebilir miydi; saf bir insanı dolandırıp parasını alabilir miydi; acaba kendini olduğundan daha değerli, daha zengin, daha önemli gösterebilmek için hinoğluhin planlar kurabilir miydi? Hayır, kesinlikle hayır. Çünkü büyük zekâlar, çağlar ötesine kalacak sanatçılar genellikle saf insanlardır, yaşam acemisidirler. Baudelaire bir şiirinde "geniş kanatlarıyla havada süzülen kartalların, yine bu kanatlar yüzünden yerde yürüyemediği"nden söz eder. Doğrudur. Kafalarında evreni yeniden kuran dehalar, sokak kurnazlığını anlayamazlar bile. Çoğunun otistik gibi görünmesi, topluma ayak uyduramayıp inzivaya çekilmesi bu yüzdendir işte.
Belki de ananızla babanız, öğretmenleriniz sevmeyi bilmiyorlardır ve işte bunun için böyle korkunç bir dünya yarattılar, öyle toplumlar yarattılar ki sürekli kendi içilerinde ya da başka toplumlarla savaş içindedirler..
En güzel gülüşünle karşıla beni
İşte geldim yanına yorgun ve yitik
Yılmışım, yıkılmışım, kahrolmuşum
İçimde tarifsiz bir gariplik.
Anlamaya çalış bir şey sormadan
Yaklaş yanıma, gözlerime bak
Dağıt saçlarını çocuklar gibi
"Ancak bir musibet olunca, sevdiklerimizin başına bir şey gelince anlıyoruz kıymetlerini, sonra unutuyoruz tekrardan."
İnsan böyle bir varlık işte hatırlamak ve unutmak arasında ince bir çizgideyiz.