Hep bir kalkanım vardı.Kendimi korumaya aldığım, bir iğne darbesi bile değmesine müsade etmediğim.Sanki o kalkanı geçmeyi başarabilen, beni kendime mahçup edecekmiş gibi bir hisle yaşardım.Sonra bir sepet dolusu elmayı uzattılar.Hiçte sevmem ama olacak ya işte, Pamuk Prenses gibi kanıverdim. Sonuçta Pamuk olamasakta,
gözü kara bir prensestik.Oysa
Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam romanından sonra okuduğum Yabancı adlı romanın Meaursault karakteri bana çoğu kez Bay C’yi hatırlattı. Karakterler arası gidip gelmeme nadiren de karıştırmama vesile oldu. Bunun sebebi, karakterlerin toplumla arasındaki çatışma toplumun, kabul ettiği doğrulara karşı verilen tepkiler olabilir.
Albert Camus, Yabancı adlı
Bizim edebiyatımızda modernist romanın ilk örneği diyebileceğimiz eser Aylak Adam… Yusuf Atılgan Aylak Adam romanında kullandığı anlatım teknikleri bakımından romana üst düzey bir kimlik kazandırır. Aylak Adam kış, ilkbahar, yaz ve güz olmak üzere 4 bölümden meydana gelir. Atılgan’ın eserlerinde yalnızlık, yabancılaşma, kötümserlik, intihar,
İslâm ve Müslüman
Atasoy Müftüoğlu, 1980’li yılların başlarında İsmail Râci el-Farukî ile tanış olduğu ve kitabın sunuş başlığını hazırlamıştır. Modern Cağda İslâm hakkında çalışmalarıyla tanınan Müftüoğlu, “Niçin İslâm?” kitabı şöyle değerlendirir: Müftüoğlu çağımızın algı dünyasını -sömürgeci bilginin nesnesi- olarak telaffuz eder.