Sabahattin Ali’de, Oğuz Atay’da ve şimdi de Yusuf Atılgan’da yaşadım aynı durumu. :’(
Kitap tamamlanmadan değerli yazarlarımızın hayattan ayrılması...
Bu durum hiç kabul edilemeyecek bir durum bana göre... Kabul edemiyorum. Sevdiğim yazarların hiç susmadan yazmasını dilerdim hakkım olsaydı, bir dilek için...
Hayran olduğum, en sevdiğim kitaplardan biri olan Aylak Adam’dan sonra yazarımız Yusuf Atılgan’ın okuduğum üçüncü kitabı olur Canistan.
“Canistan” ne güzel bir isim değil mi?
Kitapta bu ifadeyi hiç kullanmamış ya da ben atladım. Kastettiği ne olmalı acaba?
Farklı olan tarzını konuşturduğu güzel bir eser yazmış yine sevgili yazarımız. Ve Canistan kitabını yazarken 1989 yılında kalp krizinden vefat ediyor sayın Atılgan. Keşke daha çok edebi eseri olsaydı bizlere emanet ettiği. Her biri Türk edebiyatının yapı taşı. O kadar değerli ki biz edebiyat severler için o kadar. (kalp)
Yalnız takıldığım noktalar var. Mesela kitap köyde geçiyor. Köyde yaşayan insanlar Yaratıcımıza ‘Tanrı’ ifadesini zannımca pek kullanmaz. Kitapta ise benim dikkatimi çok çekecek ölçüde sık kullanmış yazar. Yaratıcının varlığını kabul ettikten sonra hitap şekli ikinci planda kalır ama köy diyoruz köy. Hani şu bizim bildiğimiz köylerden. Manisa’nın muhtemelen tatlı, minik köylerinden.
Neyse..
Kitap Bitlis Tatvan’da bitti, Manisa’da geçti, İstanbul’a uğradı ve şimdi (o zamanlar) Antalya’da dillendiriliyor tekrardan benim kalemimle. :))
Benimle birlikte şehirleri gezen kitaplarımı çok seviyooorum.
Şehirler ve Kitaplar diyerek susuyorum.. :)