Rousseau'nun tabiat algısı meşhur ve her daim geçerli. Romantizmin babası, İtiraflar'da da sık sık dile getirdiği üzere tabiatı insanın mutlu olabileceği yegane ortam olarak görüyordu. Ona göre insan, tabiatın koynunda mutludur onu mutsuz eden uygarlıktır. Çünkü insan tabiat ortamında masum kalır uygarlık ortamında kirlenir. Çünkü insan ancak masumiyetini koruyabilirse mutlu olabilir yani fıtratına uygun bir ortamda yaşadıkça. İnsanın fıtratı doğanın kumaşındandır.
.... Her günkü gibi giyindim, ne daha iyi,
ne daha kötü. Eger herhangi bir şeyde kamuoyuna boyun egmeye bir başlarsam, yeni baştan her şeyde boyun egdigimin
resmidir. Her zaman kendim olmak için, nerde olursa olsun kendi seçtigim durumda bulunmaktan utanmamalıyım: Dış görünüşüm sade ve özensiz, ama ne kirli ne de pis; sakal da, bize doga tarafından verildigine ve zamana ve modaya uyarak
bazen bir süs olduguna göre, aslında hiç de pis bir şey degil. Beni gülünç, densiz bulacaklarmış; püf! Umurumdaydı! Gülünç görünme ve ayıplanmaya katlanmasını bilmeliyim, yeter ki bunlar hak edilmiş şeyler olmasın". Bu küçük kendi kendine konuşmadan sonra öylesine yüreklendim ki, eger gözü pek olmam gerekseydi gözü pek olurdum.
Latincem, ilk çag yapıtlarım, tarihim, hepsi
uzun zaman için unutuldu; hatta dünyada Romalıların var olduklarını bile hatırlamıyordum. Kendisini görmeye gittigim zaman, babam bende artık eski gözbebegini göremiyordu, artık kadınlar için eski tatlı dilli Jean-Jacques degildim ve kendim de Monsieur ve Mademoiselle Lambercier'nin bende artık eski ögrencilerini bulamayacaklarını o kadar iyi hissediyordum ki karşılarına çıkmaktan utandım ve o zamandan beri onları artık bir daha görmedim.
.
Daha izlenimlerim olmadan önce, izlenimlerim olacağını bilmiyordum; fikirler kendi canları istediği zaman gelirler, benim canım istediği zaman değil. Ya hiç gelmezler, ya da sürü halinde gelirler, çoklukları ve güçleriyle bunaltırlar beni.
.