İhsan Oktay Anar ''Rendekâr düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. Ben de düşünüyorum, dolayısıyla varım, ama kimim? Galata'da, Yelkenci Hanı bitişiğinde ikamet eden Uzun İhsan Efendi mi, yoksa bugünden tam üç yüz sekiz yıl sonra, sözgelimi İzmir'de oturan mahzun ve şaşkın adam mı? Hangimiz düş ve hangimiz
Madde âleminin dört temeli nefislerimizin dört derecesidir. Bütün kötülüklerin kaynağı nefs-i emmaremiz ateşe, yaptığımız kötülüklerden sonra kendimizi kınayan nefs-i levvame havaya, iyi ile kötüyü ayırmamızı sağlayan nefs-i mülhimme suya ve bizi kötülüklerden arındıran nefs-i mutmainnemiz toprağa benzer. Nefsin hangi surette sana hükmetmeye kalkarsa, o suretin eşiti olan unsuru bedenine tatbik et. Nefsin günah olanı işleme arzusundaysa elini ateşe değdir; dayanabiliyorsan o günahı da işle. Kendini kınamak istersen havaya ve rüzgâra karşı oturup düşün. Kötülükten iyiliğe geçmek için suyla arın ve abdest al. Bütün kötülüklerden arındığın vakit bedenin toprak olmaya hazırdır. Çünkü ancak varlığımızı toprak ettiğimiz vakit manamızın hakikatine erebiliriz.
Dedim ''Bekir bu kapı ahiret kapısı, burası sırat köprüsü. Bu sefer de geçersen bir daha geri dönemezsin. İyi düşün'' dedim. Düşündüm, ama olmadı, dönemedim. Sonra ''Bak oğlum'' dedim kendi kendime. ''Yolu yok, çekeceksin, isyan etmenin faydası yok, 'kader'in böyle. Yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi.''
🎬Kader(2006) Zeki Demirkubuz
“🍀Esteizü billah,
Rad suresi, 11. Ayet, (Muhammed Esed meali): “Gerçek şu ki, insanlar kendi iç dünyalarını değiştirmeden Allah onların durumunu değiştirmez; ve Allah insanlara [kendi kötülüklerinin bir sonucu olarak] bir felaket tattıracağı zaman hiçbir şey bunun önünde duramaz: çünkü onların, kendilerini O'na karşı koruyabilecek kimseleri
"Eleştirel düşünen kişi kendi düşüncelerinden farklı düşünceleri dikkatle dinlemesini ve incelemesini bilir. Farklı düşüncelerden yararlanarak ilk düşüncesini zenginleştirir ve daha boyutlu hale getirir.
Dıştan esaretimiz, otoritelerin elinde çektiğimiz esarettir. Zorba fikirler ve kara kitaplar elinde çektiğimiz bu esaretin asırlık tarihi var. Bize diyorlar ki, “Şu kitabı al, oku. Şuurunu kullan; düşün, hisset. Hepsi iyi, ancak bunda ne yazılı ise hepsine inanacaksın. Hele inanma da gör. Yumruk, şiddet, mahkeme, ölüm, hepsi senin için!” o halde düşünmek, hissetmek ve şuurunu kullanmak ne oluyor? Sizin gayenize hâsıl olmak için, bunların hiçbirine başvurmamalıyım. Hatta okumak da boşuna. Ne için bileyim? Hürriyet olmayınca, şuurun ve düşüncenin manası kalmıyor.