"Kelebek konsa ezilecektim; bilemezsiniz, kimsesiz ve çaresizim. Bir mucize bekledim, gelmedi. Kötü bir rüyadır, gelip geçer sandım, geçmedi. Önce fil gibi bir ağırlık çöktü üzerime; sonra ebedi bir mide bulantısı… Bak derinime, o ağırlık hâlâ içimde. İn süveyda gecelerime, canımın canıma ağır geldiği geceler hâlâ ezberimde. Nasıl anlatsam, nasıl söylesem. Geçer sandım, geçmedi. Sağır olsam, tanımasam hiçbir sesi, biter sandım bitmedi. Gökyüzünde süzülüp geçen bir hayata sığınsam diner sandım, dinmedi. Uçaklar indi, kuşlar uçtu, insanlar gitti ve ben kaldım. Aç ellerini, kan değil ellerinden akan, gözyaşı! Söyle şimdi, nasıl iyileştireceksin yaranın üzerine açtığın bu yarayı? Konuş! Nasıl durduracaksın susturduğum nasırlı bu iltihabı? Bak bana, kanıyorum! Yaklaş! Cayır cayır yanıyorum. Duy sesimi o akşam bağırmadım, şimdi avazım çıktığı kadar bağırıyorum. O akşam koşamadım, şimdi koşabildiğim kadar koşuyorum. Dur! Konuşma. Gırtlağıma karabasanlar çöktü gene! Bin bir canavar çökecek sanki üzerime. Bilmiyorsun, hiçbir savaştan korkmadığım kadar korkuyorum sırtımı her duvara döndüğümde. İçimde fırtınalar vardı, dindirmiştin. En büyük yaram, canımın derinine uzanan bir ağrıydı, iyi gelmiştin. Bedenime inat ellerim tertemizdi, sevmiştin! Sabun bile tenimi yakarken, sen benim tenime tenini eklemiştin. Nefesim tükendi. Kaçar giderim sandım, kaçamadım. Birini sevsem, sevilirim sandım, yanıldım. Yağmurda yıkansam, arınırım sandım, arınamadım. Boşver, kaç git. Ben hâlâ, kirli bir gecenin arta kalan eseriyim."