Kitaplar dünyayı aydınlatan yıldızlara benzer.
Jojo Moyes aşk üzerine yazıp da beni gerçekten etkileyen nadir yazarlardandır. Klasik
bir aşk anlatımı sunmaz okurlara her kitabında mutlaka inanılmaz bir olay örgüsü vardır. Beni de cezbeden yanı bu sanırım: kendini asla tekrar etmemesi ve müthiş baş karakterler oluşturması.
Bu kitap için 'yazdığı
Çocuk emeklemeye başladığında her hareketini alkışlarız ve onay sözleri söyleriz. Yürümeye başladığında ve bir eliyle kanepeye yaslanıp durduğunda iki adim ötede durur ve şöyle deriz, "Hadi, gel. Çok güzel! Yürü. Çok güzel. Gel."
Çocuk yarim adim atıp, düştüğünde ne deriz? "Seni aptal çocuk! Sen hiç yürüyemez misin?" demeyiz. Daha çok, "Bravo, çok iyi!" deriz. Böylece kalkar ve yeniden dener.
Çocuk büyüdükçe "Onay Sözleri"nin kınama sözlerine dönüşmesi
nedendir?
Yedi yaşındayken odaya girer ve oyuncaklarını oyuncak kutusuna
koymasını söyleriz. On iki oyuncak yerdedir. Beş dakika sonra tekrar geliriz. Yedi oyuncak kutudadır. O zaman ne deriz? "Sana bu oyuncakları kaldırmanı söyledim. Eğer bunları kaldırmazsan....
Peki ya kutudaki yedi oyuncak. Neden, "Bravo Johnny, yedi oyuncağı kutuya koymuşsun. Bu harika" demeyiz. O zaman diğer beşi de muhtemelen kutuya atlayacaktır!
Çocuk büyüdükçe, onun başarıları üzerine yorum
yapmaktan ziyade başarısızlıkları için kınarız.
Birincil sevgi dili "Onay Sözleri" olan bir çocuk için olumsuz, eleştirel, küçültücü sözler, onun ruhunda dehşet uyandıracaktır.