Gecenin bir vakti köye vardı K. Köy karlara gömülmüştü. Şatonun bulunduğu tepeden iz eser yoktu ortada; sis ve zifiri karanlık tepeyi kuşatıyor, büyük şatoyu ele veren en sönük bir ışık seçilmiyordu. K., ana yolu köye bağlayan tahta köprüde uzun süre dikildi, gözlerini kaldırıp aldatıcı boşluğa baktı. Ardından geceyi geçirecek bir yer aramak üzere yürüdü. Oteldekiler henüz uyanıktı. Geç vakit bir müşterinin çıkagelişiyle hayli şaşıran otelci, K.’ya verecekleri bir odaları bulunmadığını, ancak onun isterse salonda bir şilte üzerinde yatabileceğim söyledi, K. da öneriyi kabul etti. Salonda henüz bira içen birkaç köylü seçiliyordu, ama kimseyle konuşmak istemedi K. Kendisi tavan-arasından şilteyi alıp geldi ve sobanın yanıbaşına uzandı, içerisi sıcaktı, köylülerin de sesi çıkmıyordu; yorgun gözlerle biraz onları süzdü K., derken uyuyakaldı. Ama az sonra uyandırıldı yine. Kentliler gibi giyinmiş, aktör yüzlü, çekik gözlü, gür kaşlı bir adam, otelciyle başucunda dikiliyordu. Köylüler de henüz gitmemişti ve olup bitecekleri daha iyi görüp işitmek üzere birkaçı sandalyasını K.’dan yana döndürmüştü. Genç adam, K/yı uyandırdığı için pek nazik özür diledi, kendini şato kâhyasının oğlu diye «Bu köy şatonundur»,dedi. «Burada oturanlar ya da geceleyenler, bir bakıma şatoda oturmuş ya da gecelemiş sayılır. Bu da Kont’un izniyle olabilir ancak. Sizinse böyle bir izniniz yok, varsa bile göstermediniz.» K., yattığı yerde yan doğrulup eliyle saçlarını düzeltti. Gözlerini kaldırıp, başucundaki iki adama bakarak: «Yoksa şaşırıp yanlış bir köye mi geldim?» dedi. «Bir şato var mı burada?»
Sayfa 11 - Maviçatı yayınlarıKitabı okudu
Feride
* nisan'ın kızıdır feride; bundandır nisan güneşi sinmiştir tenine ve kokusu otların, kırlangıçların... dağları uyutur koynunda kavgalara gidince; sonra aşk olur, kadın olur bana gelince... ki aşkın saati, gömleği, takvimi yoktur; uçar bir rüzgâr gibidir ne yana dönse yüzümü o ufka çeviririm. sonrasını... sonrasını ben bilirim... * feride tütünü türküye banar da içer yüreğinde bir tufanın negatifleri ölümden gelmiş, kollarıma yakışmış bırakmam kimselere k i m s e l e r e ! * feride şiir huyludur, gül kokuludur gül kokuludur gözleriyle gözlerime dokunur dokunur v a a y !
Sayfa 173 - Scala YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Ama derken durum üzerinde daha serinkanlılıkla düşünmesini öğrendim. Dilediğinizi yapın siz; yaptıklarınız adeta karda ayak izi bırakacaktır, hepsi o kadar. "Söz konusu çelişki büsbütün aydınlatılmış değil",dedi K.
Sayfa 141 - Maviçatı yayınlarıKitabı okudu
Anlamak kabul etmenin ilk adımıdır ve iyileşme ancak kabulle gelir.
Acıyı bir süreliğine uyuşturmak, sonunda onu hissettiğinde daha da büyük acı çekmene yol açar.
"Biliyor musun," dedi Phineas Nigellus, Harry'den de yüksek sesle, "işte tam da bu yüzden öğretmenlikten nefret ediyordum! Gençler her konuda haklı olduklarından öyle iflah olmaz şekilde eminler ki."
Sayfa 562Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.