Spoiler içerir
Çarpık Oyunlar
Severek okuduğum bir kitabın yorumuyla geldim. Yazarın kalemi ile Çarpık Aşk kitabıyla tanışmıştım. Çok sevememiştim açıkçası. Çarpık Aşk kitabında hiçbir şekilde duygular bana geçmememişti. Ama bu kitap öyle değil.Duygular tamamen bana geçti ve etkilemeyi başardı.
Kitap 2 parttan oluşuyor. İlk kısım Rhys ve
Yakın zaman önce, bir grup Alman bilimadamı, Almanya'da yaşayan Türk çocuklarının IQ'sunun Alman çocuklarının IQ'larına göre daha düşük olduğu iddiasını dile getirdi.
Doğrusu, Nazizm gibi sapkın bir ideolojiye beşiklik etmiş bir coğrafyada, bilimadamlarının daha temkinli bir dille konuşmalarını beklerdim. IQ testlerinin sınır ve kısıtlamaları
Dini inançları zayıf olan bir ailenin , daha sonradan bir tarikata katılarak aşırı derecede dindar olması ve ölümcül bir hastalığa yakalanan çocuklarının inançlarına ters gelen tedaviyi reddetmesi ve bu bağnazlığa adalet insanı bir hakime hanımın dur demesi , ailesi be çocuğu ikna çabaları ,ikna edilemeyen bir aile ve ölüm döşeğinde acı çeken bir çocuk .Özünde din olmayan bağnaz bir tarikatın acımasız kuralları ile mantığın vicdanın insanlığın kalbin savaşı
Çocuk YasasıIan McEwan · Yapı Kredi Yayınları · 20232,683 okunma
Kierkegaar eserinde İbrahimi imanın paradoksunu ele almaktadır. İmanın paradoks barındırdığını ve her bir birey bu imana ancak iman şövalyesi olma koşuluyla ulaşabileceğini söyler. Bu iman şövalyeliği bir kahramanlık değildir. İbrahim oğlunu (İshak) kahraman olmak için kurban etmeye kalkışmamıştır. O, koşulsuz olarak Tanrı’ya olan imanı gereği,
Hayatın gerçeklerine gücenmeyi veya direnmeyi uzun zaman önce bırakmıştı. Birşeyleri değiştiremiyorsan, kazanamıyorsan, isyan etmek sadece daha büyük mutsuzluk getiriyordu.
"İşte emmâre nefsin beklediği andır bu. Ona sağ yanından gelir ve ilham gibi seslenir:
"Bak herkes yatarken sen ayaktasın, oldun artık sen. Hissetmiyor musun hâlini?"
Kişi kendini bir şey veya yaşadıklarını kendinden zannederse ikramı keramet gibi anlamaya, sunmaya çalışırsa vay hâline! Nicelerinin ayakları bu durakta kaymıştır. Yüce dağın karı, kışı da çok olur. Burası, işte böyle bir yerdir. Ayağın kaynaması ve yüksekten düşmemek için mutlaka bir kılavuzun izinden yürümek gerekir.
Her alemin kendine özgü kuralları vardır. Zira kalbi kıblesine yönelten, insana kılavuzluk eden gelip karanlıkta yol gösterdiği gibi, karanlığı aydınlık diye sunan fecr-i kazibler de görülür burada.
Kılavuz olmadan yol almak ya yorar ya da yoldan çıkarır insanı. Çünkü buradaki yolun çukurları çiçek görülebilir insana. Zira burası öyle bir yerdir ki kalbin mutmain olma makamına ulaşmasına ramak kalmıştır ve emmâre nefis bunu hiç istemez. Çünkü makam seyr-i billahtır yani ikilik kalkmış, birlik bilinmiş, gönül sultanını bulmuş, her dem bunun bilincindedir. Onun işareti, yol kılavuzudur.
Mevla her zaman ilham-ı ilahisi ile yol göstersin bizlere!"
Amin..
«Eğer, insan ne kadar gelişirse, o kadar özetlemeye, değerlendirmeye ve yaşamı için ilkeler ve kurallar koymaya o kadar çalışıyorsa, nasıl olur da Tanrı'nın -her anlamda, dinlerin bilinçli Tanrı'sının bile- kendi mükemmelliği için mutlak kuralları olmaz? Özgür iradeyle donanmış bir Tanrı tek kanunu olan bir Tanrı'dan daha azdır. Aynı şekilde bir kavramın daha doğru olması için bir o kadar yegâne olması ve her özel olayda dönüşmemesi gerekir.»