Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Spoiler olabilir.
Bu novella incelememe çevirmenimiz ile başlamak istiyorum. Kalemine sağlık üstat, hele son notlar bölümünden çok istifade ediyorum. Yayınevine sesleniyorum buradan şu notları Manguel'in kitapları gibi sayfa altına ekleseniz de bizim de okuma hızımız düşmese, çift ayraç kullanmasak.
Başlarda ben de zorlandım. O kulübeye girip sen de kimsin? Noluyor burada be? diye bağırasım geldi. Sonra konu toparlanıp şaşırtıcı bir yere atlıyor.
Allah'ım ne kadar güzel betimlemeler öyle! Soğuk, açlık, karın sessizliği, vahşi yaşam... Bir kez daha sıcak iklim insanı konusunda kendimle hemfikir oldum.
Alt konuları çok evet. Herkes kan davası demiş benim gözüme diger takılanlardan bazıları:
-Açlığın kol gezdiği vahşi doğadaki bir kulubedeki misafirperverlik
- Düğün gecende kaçırılan karının peşine kan davasını bitirme fikrinden mi, onu sevdiğin için mi, gururuna yediremedigin için mi, başlık parası için dünyanın hediyesini verdiğin için mi düştün?
İnsan, zorla kendisini kaçırana aşık olabilir mi? Olmamalı mi? Adamı kesip asıl kocasına geri mi dönmeliydi? Kara Para Aşk dizisinde de işlenmişti bu konu.
- Geri gelme ihtimali olmayan bir parayı tanımadığın birine borç verme olayı
- Ya baş kahramana ne demeli senin başına gelmeyen kalmamış, sonunda kadın da sana gülmüş, bir de seni bıçaklamis, tüm ömrün heba olmuş. Sen son gücünle gidip borcunu ödeyeceğim diye koşturuyorsun.
- Bir de Prince karakteri var üzerinde konuşulası.
Keşke toplansak da şöyle bu kitabı tartışsak.
Mustafa Kutlu kitaplarını okurken kafamın içinde yazlık filmler çekiliyor gibi oluyor, eminim bu his pek çok okuyucuda da mevcut. Beyhude ömrüm ise yazarın sanırım en sevdiğim kitabı oldu içimdeki hiç gitmediğim var olmayan köyümün hasretini yansıtmış. Yaşamını bağa bahçeye adayan bir insanın hayatını anlatsa da her sayfasında okuyucuya iç çektiren ahh ettiren bir eser çıkmış ortaya bunun yanı sıra dünyevi uğraşların hayli boş olduğunu da inceden inceye vermiş üstat. Kalemine sağlık, okuyunuz okutturunuz.
Huzursuzluk Zülfü Livaneli'nin ustaca kaleme aldığı her sayfasında bir çok duyguyu barındıran Harika bir eser. Zülfü Livaneli’nin kendine has bir dili var ve çok güçlü. Her sayfasında bir akışkanlık akıcılık mevcut, kendinizi olayların içerisinde hissediyorsunuz. Meleknaz karakteri benim kalbime bir ok sapladı günlerce etkisinden çıkamadım uzun süre çıkamayacağım da kesin. Yine toplumsal olaylara Harika bir yaklaşım, güçlü bir eser ileride tekrar okuyacağım kitaplarımın arasında yerini aldı. Okumayan çok şey kaybeder okuyan herkes çok sever. Teşekkürler büyük üstat yüreğine kalemine sağlık.Keyifli okumalar.
Livaneli kitaplarını hep çok sevdim. Balıkçı ve oğlunu da bir solukta okudum. Her kitapta toplumsal sorunlardan bahsetmesi ile bilinen Livaneli bu kitabında evrensel sorunlara da değinmiş.. balık çiftliklerine ve rant hırsıyla dağlara, kıyılara saldıran şirketlerin yarattığı ekolojik yıkıma dair çok şey söylüyor. Ve göçmenlerin bir bilinmeze doğru göze aldıkları yolculuğu, hayatta kalma çabalarını ya da ölümü..
Ege’de balıkçılık yapan Mustafa oğlu Deniz’i o çok sevdiği denizde kaybeder. Hayatı alt üst olur. Ve bir gün küçücük bir bebeği bir botun üzerinde nefes alırken bulur. Kendi evladını Denizden geri almışcasına Devlete geri vermeye kıyamaz. Mustafa ile Mesude Samir bebekle yeniden doğarken, Samir bebeğin yokluğunda dağılırlar..
Ben çok severek okudum. Eminim sizlerde çok seveceksiniz. Kalemine sağlık büyük üstat, sen hep yaz ben severek okurum.
Mahkemelerde belgeler okurken Sebahattin Ali'nin zorlu yaşamına bir daha tanıklık ettim ve gerçekten çok üzüldüm. Onca haksızlık karşısında dimdik duran Sebahattin Ali; Yılmaz kişiliği ile yine gönlümde taht kurdu. İyiki bu topraklardan bir Sebahattin Ali geçmiş kalemine yüreğine sağlık büyük üstat, senin eserlerini okumak çok ama çok ayrı. Okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
Zülfü Livaneli'den sürekleyici, bir solukta okunacak harika bir kitap daha
Arka kapak zaten kitabı özetlemiş. Bir balıkçının yaşamından yola çıkılarak anlatılan göçmenlerin yaşadıkları, balık çiftlikleri,kentsel dönüşüm, rant gibi toplumsal olaylara yani buz dağının görünmeyen yüzüne bakmamızı bir kez daha hatırlatıyor. Anlatılandan çok anlatılmaya çalışanı da bazen içiniz yana yana bazen öfkeyle okuyorsunuz ve "Bir şeyler yapılmalı " noktasında buluyorsunuz kendinizi. Sanatçının en önemli yanı bu olmalı, okurunu harekete geçirecek, ona cesaret verecek,kendisinde bir şeyleri değiştirecek gücü buldurmalı.
Kitabı bitirdiğimde arka sayfadaki Zülfü Livaneli söyleşisine bayıldım. Keşke daha çok sorsalardı da daha çok cevaplasaydı dedim. Kitabın bu kadar çabuk bitmesi biraz üzdü ama zaten daha da uzatılamazdı. Söylenmesi gereken ne varsa söylemiş üstât
Kalemine,yüreğine sağlık. Sen hep yaz,biz hep okuyalım
Zülfü Livaneli Yine efsane yaratmış. Balıkçı ve oğlu göçmenlerin zorlu hayat mücadelelerini ince ince işlemiş okurken yürek burkan düşündüren, sorgulatan, öfkelendiren kısacası her duyguyu hissettiren Harika bir eser. Aile ilişkileri, acılar, sevgi, dostluk, düşmanlık, merhamet çaresizlik her duyguyu barındırmış. Mustafa ile Mesude Samir bebekle yeniden doğarlarken Samir bebeğin yokluğu ile dağılmaları, karakterlerin bağlantıları, akıcılık 10 numara 5 yıldız. Ben çok severek okudum eminim ki sizlerde çok seveceksiniz. Kalemine yüreğine sağlık büyük üstat, sen hep yaz ben severek okurum.
Sırça köşk yasaklı kitaplardan, okuduktan sonra insan şu soruyu soramadan edemiyor. Bu kadar mı korkuyorsunuz gerçeklerin anlatılmasından. Bana göre Sebahattin Ali'nin en güzel hikaye kitabıdır. İçerisinde o kadar güzel hikayeler ile Sebahattin Ali kalemini birleştirmiş ki bir bakıyorsunuz kitap bitmiş. Tadı damağınızda kalmış. Bir süre düşünüyor ve sorguluyorsunuz. Teşekkürler büyük üstat kalemine yüreğine sağlık. İyiki bu topraklardan bir Sebahattin Ali geçmiş. Favori kitabım oldun mutlaka tekrar okuyacağım.
Yaşar Kemal veya Kemal Sadık Gökçeli baş yapıtı İnce memed. Aslında kitabı okuyup hemen inceleme yapıyorum ama ince memed serisi ruhuma öyle işledi ki ne kadar zaman geçerse geçsin elimden dün bırakmışım gibi geliyor. İnce Memed ile geç tanışanlardanım ve bu yüzden kendime çok kızdım. Böylesi güzel bir eserden bunca zaman mahrum kaldığım için çok
Elif Şafak okurken kimi zaman bitmek bilmeyen bir sanat filmi izliyor izlenimine kapılıyorum; kimi zaman da bir klasik okur gibi hissediyorum.Siyah Süt'ten sonra okumamaya karar vermiştim mesela; o kadar kötü gelmişti bana Havva'nın Üç Kızı çıkınca dayanamayıp almıştım hemen ve çok sevmiştim.
Ustam ve Ben durağan bir kitap, kolay ilerlemiyor,tarihi motifli kitaplar böyle oluyor genelde.Ayrıca İskender Pala kitaplarına çok benzettim(Sadece konu bazında değil üslup olarak da) bu eseri İskender Pala okuyorsanız seveceğinize eminim.Mücadeleyi bırakmayan bir genç Cihan; onun hayat serüveni tarihi olaylarla süslenmiş, ustası da büyük üstat Mimar Sinan.Karakterler kaliteli örülmüş en çok bunu sevdim.Yazar sonunda tamamının bir hayal ürünü olduğunu belirtmiş.Keşke dedim KEŞKE; padişahların kardeşlerinin, evlatlarının hayatlarına son verdikleri bölümler de hayal ürünü olsaydı. Tarihi gerçekler bazen can yakıyor; acaba diyorsun acaba başka bir ihtimal daha olamaz mıydı???
Akıcı olmasa da kaliteli bir anlatı, olay örgüsü kusursuz, betimlemeler muazzam.Ders verir nitelikte bir eser.(Bu hafta bir Elif Şafak daha okumayı planlıyorum siz de de oluyor mu bilmiyorum ama Elif Şafak okumak beni yoruyor, beynimi yoruyor.O yüzden araya basit okumalar sıkıştırıp İskender'e öyle başlayacağım.)Genel olarak uzun(3 gün) ama verimli bir okuma oldu. Tavsiye ediyorum. Kalemine sağlık.
