Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Asya yakası yine yaldızlı, çırpıntılı sularda şimşekler çakıyormuş gibi, İstanbul'dan gelen kocalarla, sevgililerle dolu bir sürü ufak sandal yalılardan gelen hanımlarla çocuklarla dolu başka sandallara rastlayarak, durdurularak, etrafları çevrilerek Avrupa sahiline doğru koşuyorlar. Büyükdere kahvelerinde kulağımıza kopuk kopuk musiki ve şarkı sesleri geliyor; kartallar Yuşa tepesinin etrafında uçuyor, martılar suları sıyırıyor, yunus balıkları geminin etrafında yüzüyor, Karadeniz'den gelen serin hava yüzümüze çarpıyor. Neredeyiz? Nereye gidiyoruz? Bu hülya ve sarhoşluk anında, Boğaz sahilleri üzerinde iki saatten beri gördüğümüz her şeyin bıraktığı hatıralar, zihnimizde, İstanbul'dan on defa büyük, dünyanın dört bir tarafından gelmiş insanların oturduğu Allah'ın bütün nimetlerinden nasibini almış ve daimi bir bayramı yaşayan tek mucizevi şehir tasvirinde birbirine karışıyor ve bu tasvir bizi hüzünle ve imrenme duygusuyla dolduruyor.
Düşen uçak! !! Dört kişilik bir eğitim uçağı Karadeniz'de bir mezarlığa düşmüş. Lazlar 80 ceset çıkarmışlar ve ölü sayısının artmasından korkuyorlarmiş....
Reklam
Tembel ve işe yaramaz adamımız çok olduğu için Recep Yazıcıoğlu dokunulmazlık kazanmıştı. Vali konuşmaktan ve anlatmaktan yorulmazdı. Yazmaya da hiç üşenmezdi. Dahası var, insanları keskin zekası ve hırçın Karadeniz üslubuyla ikna etmeye de doymazdı. Gittiği vilayetlerde, yerel halkın en ilginç kişiliklerinden oluşan bir çevresi vardı. Vali ulaşılmaz adam değildi; elverir ki saçmalamadan, yalan söylemeden yanına gelin...
Sayfa 172Kitabı okudu
Muzaffer İzgü (29 Ekim 1933 - 26 Ağustos 2017)
Telsizler hemen çalıştı: “Konuk, ayı avlamak istiyormuş!” Konuk ki ne konuk, en büyük devletin en büyüklerinden… O büyük devletle öyle sıkı fıkıyız ki, kardeşten öte. Ne buyurursa o büyük devlet,biz hemen yerine getiririz, bir dediklerini iki etmeyiz; babamız, ağabeyimiz gibi bir devlet işte. Bu koskoca dost devletin, koskoca büyüğü, ayı
En verimli aylarıydı!. Bu aylarda verirdi cömertçe!. Islak tabanları, toprak üzerinde geniş izler bıraka bıraka yürüyordu!. Kendi boyu, fundalıkların boyu kadardı ancak!. Deniz de rüzgar da arkasında kalmıştı!. Gürül gürül yanan ocağın sıcaklığını özlemişti!. Çeneleri birbirine vura vura koşuyordu!.
Sayfa 10
BİR AKŞAMLIK Sevgilim kimsesizliğiyle övünmesin ellerim efkar dağıtalım bu akşam kabuklu meyvalar al içkimize arkadaş olsunlar şu cırlak satıcıdan içimde titreşen suları alıp sakla ağaçların ve gökyüzünün hamağında labirentleri boş kalsın biraz ülkemin Ankara kalesinden seyrederken kenar mahalleleri kibrit kutusu evlerde konuk olup radyasyonlu Karadeniz çayları içmeliyim gecekondu sakinleri bu akşamlık affetsinler bizi Güney Afrika madenlerinde kurşuna dizilen işçilerin Filistin'de katledilen dostların hoşgörüsüne sığınalım bu akşam.
http://www.siirperisi.net/siir.asp?siir=4247
Reklam
ANADOLU GEZİSİ -1- Ter kokuyordu Çukurova tarlaları Irgat Türküleri duyuluyordu uzaktan Ekin biçiyordu yalınayak köy kızları Elleri kabarıyordu oraktan.
http://www.siirperisi.net/siir.asp?siir=4108
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.