Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Rusya-Avusturya ittifakı ve Grek Projesi:
Yedi Yıl Savaşları sırasında İngiltere, Prusya ve Hollanda; Avusturya ve Fransa'ya karşı ittifak yapmı şlar ve galip gelmişlerdi. Ö zellikle Avusturya'nın Prusya'ya yenilm esi, b u devleti kuvvetli bir müttefik aramaya sevketti. Avusturya Başbakanı (Şansölye) Kaımitz bu müttefiki Rusya' da bulmuştu. Bunun sonucu ola­rak, 1781
Teşkilat-ı Mahsusa’nın Kafkasya Misyonunu yönetenler; donanmamızın Karadeniz de Rus limanlarını bombardıman ettiğini haber veren bir telgrafla harbe girdiğimizi öğrendi.
Reklam
Salim iddia ediyor ki bu kadın, Trabzonlu, Karadeniz kızıdır. Sert bir tabiatı var.
Ama Salih üzgündü, hep üzgündü, her zaman üzgündü. Çolak olduğu için onu asker yerine koymuyorlardı; bu da onun çok ağrına gidiyordu. Çeteler bir bir ortadan kalkmakta idi. Bu ilerledikçe de Salih kendini biraz daha kıyıya itilmiş duyuyordu. Halbuki onun bir tek isteği vardı. Niko’nun karşısına çıkmak. Yerini, yolunu bilmediği Karadeniz kıyıları burnunda bir sıla özleyişi gibi tütüyordu. Pontos mu, Pontus mu, ne karın ağrısı ise, bu lanetleme hayalin peşine düşüp devlet hakkını, çocukluk arkadaşlığının, hemşehriliğin tuz ekmek hakkını çiğneyen Niko’larla hesaplaşmak istiyor, bunun için yanıp tutuşuyordu.
Sayfa 282 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Mustafa Kemal,
Bandırma vapuru, Kızkulesi açıklarından düşman zırhlılarının arasından geçip Karadeniz'e yöneldiğinde güvertedeki arkadaşlarına işgalcileri kasdederek şunları söylüyordu "Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah gücüne dayanırlar. Bildikleri tek şey yalnız maddedir. Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin gücünü anlamazlar. Biz, Anadolu'ya ne silah, ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz.
Sayfa 112 - İnkilapKitabı okuyor
"Özellikle kelâm alanındaki konu ve meseleler, hep spekülatif ve felsefi bir mahiyette ele alındığı için pratik hayattan uzak kalınmıs, halkla bir diyalog kurulamamıştır. Kur'an'ın pratik hayattan canlı misaller vererek herkese hitap metodu unutulmuştur. Bu bakımdan, halkımızın problemlerine ışık tutacak özellikte ve her kesime hitap edecek eserlerimiz mâlesef yok denecek kadar azdır. Bu arada dinî tâbir ve kavramları, günümüz Türkçesine aktarırken ciddi güçlük ve sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Bugün gerçekten ciddi bir kavram kargaşası vardır. Din görevlilerimiz ise, ekseriyetle kullandıkları dil ve ifade açısından halkla istenen diyalogu gerçekleştirememişlerdir. Bütün bu vb. sebeplerle ilâhiyatçımızla halk arasında meydana gelen diyalalog eksikliği de yaygın olan ve cehalet eseri yayılmaya devam eden inanç ve hurafeleri her zaman gündeme getirmiştir. Millet olarak, kitap okuma alışkanlığının bizde henüz tam olarak yerleşmemiş olması da bu durumu olumsuz yönde etkilemektedir"s.19
Sayfa 19 - Fecr Yayınları
Reklam
Türk Kurtuluş Savaşı, biliyoruz ki Birinci Cihan Savaşından mağlup çıkıp bir mütareke anlaşması yapan Türkiye, daha sonra ordusunu terhis edince, sömürgeci devletlerin yapılmış olan mütareke anlaşmasını hiçe sayarak Türkiye'nin son kalesi bulunan ve tam bir Türk yurdu olan Anadolu'ya çıkmaları neticesinde, yorgun olmasına rağmen, bütün milletin kendi varlığını korumak, bağımsızlığını kurtarmak için girişmiş olduğu bir savaştır, Bu savaşı devlet açmamıştır. Bu savaşı o zamanın hükümeti açmamıştır. Bu savaşı kendi bağımsızlığına daima titizlikle bağlı olan Türk Milleti kendisi, yer yer silahlanarak, köyünden, evinden, çıkarak çiftesini, kılıcını alarak halk toplulukları açmıştır. Bu çok önemli bir olaydır. Her milletin tarihinde kolay kolay görülmez. Çünkü günün hükümeti "Aman hadise çıkartmayın, sakın mukavemet etmeyin, ateşle karşılamayın, düşmana kolaylık gösterin," diye emirler verirken, ortada ordu yokken, kuvvet yokken Aydın'da, Manisa'da, Alaşehir'de, Ayvalık'ta Karadeniz kıyılarında, Doğu Anadolu'da, her tarafta halkımız kendileri silaha sarılmışlar, çeteler kurmuşlar ve Milli Kurtuluş savaşını kendileri açmışlardır.
İndim seyran ettim Frengistan'ı İlleri var bizim il'e benzemez Levin tutmuş goncaları açılmış Gülleri var bizim güle benzemez Göllerinde kuğuları yüzüşür Meşesinde sığınları böğrüşür Güzelleri türkü söyler çığrışır Dilleri var bizim dile benzemez Seyr edüben gelir Karadeniz'i Kanları yok sarı sarı benizi Övün etmiş kara domuz etini Dinleri var bizim dine benzemez Akılları yoktur küfre uyarlar İmanları yoktur cana kıyarlar Başlarına siyah şapka giyerler Beğleri var bizim beğe benzemez Karac'oğlan eydür dosta darılmaz Hasta oldum hatırcığım sorulmaz Vatan tutup bu yerlerde kalınmaz İlleri var bizim il'e benzemez
Erdoğan'ın bu İsrail sevdası sürpriz değildi.
25 Haziran 2007 tarihinde İstanbul Çırağan Sarayı'nda Karadeniz Ekonomik İşbirliği Zirvesi yapılıyordu. Rusya lideri Vladimir Putin, Irak konusunda bize tam destek veriyordu. Ancak Erdoğan, Rusya ile işbirliği için İsrail'in korunmasını istiyor, İsrail'e uzatılması plânlanan boru hattını şart olarak ileri sürüyordu. Erdoğan'ın bu İsrail sevdası sürpriz değildi.
Taraz'daki İstanbul Restoran'da yemek yiyoruz. Buralarda her şehirde Türkiye'den gelen Türkler var. Yabancı olmanın, gezgin olmanın en zor yanlarından biri de damak tadınca yemek yiyememektir. Öyle zamanlar olur ki, insan ne bulursa yemeğe başlar, henüz hiçbirimiz o noktada değiliz. Erzurumlu Süleyman Ustanın döneri çok güzeldi gerçekten. Taraz şehrinin bittiği yerde Ayşe Bibi Türbesi'ne sapıyoruz. Anadolu'dan binlerce kilometre uzakta, buram buram Anadolu kokan bir coğrafya burası. Türbe buralardaki kutsal mekânlardan biri. Gün boyu ziyaretçisi eksik olmuyor. Biz ayrılırken türbeyi ziyarete belen iki Ahıska Türkü ile ayaküstü sohbet ediyoruz. " 1944 yılında vatanımızdan olduk, darmadağın ettiler hepimizi. Sibirya'dan tutun da Karadeniz kıyılarına kadar bir yerde rastlarsınız bizimkilere. Hiç bitmedi göç etmemiz, biz sürgün geldik, şimdiki nesiller göç ediyor. Yakınlarımızdan bir kısmı Türkiye'ye giderek Bursa'ya yerleştiler. Selam edin onlara, Türkiye'ye selam." Onların bu sözlerine, Ayşe Bibi'nin türbesinde yanık bir sesin okuduğu Kur'an-ı Kerim karışıyor. Susuyoruz. Duygularimiz iç içe geçiyor, baktıklarımızdan ve gördüklerimizden bambaşka şeyler algılıyoruz ve yaşıyoruz.
Sayfa 60
Reklam
Karadeniz hava durumu gibi hepsini içi içe yaşadım..
Sen hayatını yaşadın mı? Yoksa hayat mı seni yaşadı? Hayatı seçtin mi? Yoksa o mu seni seçti? Onu sevdin mi? Yoksa pişmanlık mı duydun? Onu bitirip tükettin mi?
Hele Galata demek meyhane demektir. Oradan ta Karadeniz Boğazı'na varınca her iskelede meyhane bulunur, amma Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy, Yeniköy, Tarabya, Büyükdere ve Anadolu tarafında Kuzguncuk, Çengelköy, Üsküdar ve Kadıköy'de tabaka tabaka meyhaneler vardır.
Sayfa 16
Tem cephelerde çöküş
Enver, Talat ve Cemal'in Karadeniz yoluyla yurtdışına kaçtıkları, yeni bir hükümetin kurulduğu haberi ulaştı. Lawrence'den, Araplar vasıtasıyla Mustafa Kemal'e ayrı bir barış anlaşmasının ön görüşmelerinin başlatılması için Türk hükûmetine ağırlığını koyması yönünde bir öneri geldi. Mustafa Kemal bunu reddetti. Savaşacaktı. O tehdit altında kalır kalmaz, diğerleri gibi kaçacak bir korkak değildi.
Fatih Sultan Mehmed, Osmanlı İmparatorluğu'nun Tuna ile Fırat ırmakları arasında karada; Anadolu ve Rumelide, Egede ve Karadeniz arasında denize kendi ünvanında belirttiği gibi iki kara ve iki deniz sultanı (Sultanu'l- Berreyn ve Hakanu'l Bahreyn) üzerinde merkeziyetçi bir imparatorluk olarak kuruluşunu gerçekleştiren Osmanlı sultanıdır.
Doğu Karadenizliler, bu doğru mu? :D
Söz dağarcığında ayıp sözcük listesi çok kısa olan kırsal kesimin, küfür edebiyatı da fazla gelişmemiştir. Örneğin, Doğu Karadeniz'de erkeklerin küfeetmesi ciddi bir olay olduğundan onlar küfretmezler, kadınlar küfreder. Şehirler ise, sözcük hazinesi binin altında bulunan ve bunun içinde küfür sözcüklerinin oldukça fazla yer tuttuğu alt katmanlar üretiyorlar.
Sayfa 112
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.