Kürk Mantolu Madonna'yı yıllar önce üniversite zamanında arkadaşımın tavsiyesi üzerine okumuştum. O kadar çok övülerek sunulmuştu ki kitap beklentim yüksek şekilde ve bir günde okuyup bitirmiştim. Sonrasında da ne var bu kadar deyip kaldırıp koymuştum kitaplıktaki yerine. O zamandan hafızamda kalan hiçbir şey yoktu. Aradan 8 sene geçtikten sonra hayatımın en önemli noktasında elime alıp okumaya karar verdim.
Hikayesini popüler bir kitap olduğu için anlatmayacağım. Her daim bir numara olmasının sebebini şuan ki yaşımda anlayabildim. Öyle bir kitap ki insanın ruh halini, düşündüklerini, yaşadıklarını tek cümle ile vurabilen bir özelliğe sahip. Bu yüzdendir ki tüm cümlelerin altını çizmek istedim. Burnumu sızlatan yerleri de oldu ağlatan yerleri de. Her darbesiyle yüreğimden vurdu diyebilirim. Kendi adıma hem okuduğum için sevinip hem de bu kitaba sekiz sene uzak kalmanın hüznünü yaşadım. Tabi bir yandan da zamanın araya girmesi iyi oluyor çünkü insan her yaşta aynı düşünceye sahip olmayabiliyor. İnsanın aklından, Hayatımın bir de yaşlılık döneminde okuyup farklı düşüncelere sahip olacak mıyım, düşüncesi geçmiyor değil.
Raif Efendiye gelince.. Onu öyle iyi anladım ki onu günlüğüne yazdığı şu cümleleriyle tanımlayıp incelememi sonlandırmak istiyorum :
'' Her şeyi içinde boğmaya mecbur olmak, diri diri mezara kapanmaktan başka nedir? Ah Maria, niçin seninle bir pencere kenarında oturup konuşamıyoruz? Niçin rüzgarlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz? Niçin yanımda değilsin?