Okuyun.
Orman Bakanlığı'na ait kuruluşlarda "din eğitimi" kampları düzenleniyor. Polis bu "gerçeği" Vali'den bile gizliyor. "Yalan" bilgi veriyor. Sivas'ta yanarak ölen karikatürcü Asaf Koçak'ın cenaze namazını kıldırmayı Yerköy'deki imam ve müftü reddediyor. Ankara'nın göbeğinde bir büyük caminin imamı, Sivas olayında "köktendinci"lerin katkısından söz eden Başbakan Yardımcısı'na verip veriştiriyor. Sağlık Bakanlığı'na bağlı meslek okullarında, "şeriatçılık" ve "Atatürk düşmanlığı" eğitimin temel ilkeleri haline geliyor. Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okulların önemli bir kesimi, "din eğitimi" öğretmenlerinin yönetimine terk ediliyor. Devleti "dinci güçlerden korumak" için kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı; giderek devleti "dinci güçlerin emrine sokmak" işlevini üstleniyor. Her yıl, imam-hatip liseleri ile Kuran kurslarında yaklaşık 800 bin kişi "dini eğitim"den geçiyor. "Bilgili, çağdaş kafalı" din adamı yetiştirmek amacıyla kurulan imam-hatip okulu mezunlarının sadece yüzde 10'u Diyanet İşleri örgütünde görev alırken, valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri, yargıçlar, savcılar, öğretmenler arasında "dinsel eğitim" kökenlilerin oranı hızla artıyor. Milli Eğitim, Sağlık, İçişleri ve Orman bakanlıklarındaki "dinci kadrolaşma" artık saklanamaz hale geliyor.
Sayfa 173
Kemalzm dini loading..
Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile Kul arasındaki bağlılıktır. Türkiye Cumhuriyetinin resmî dini yoktur. Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar ilmin muasır medeniyete temin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din telakkisi vicdanî olduğundan Cumhuriyet din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten aynı tutmayı, milletimizin muasir telakkisinde başlica muvaffakiyet amili görür. Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir" "Dinler vicdanlarda ve mabetlerde kalmalı, maddi hayatın ve dünyanın işlerine karış mamalıdır. Bunun sonucu olarak da hayat tarzında bulunması gereken ilkelerin nereden alınacağı açıklanmış ve planlanan tedricî süreç teorik boyutuyla tamamlanmıştır: Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Milletimizin siyasî, sosyal hayatında, milletimizin fikri terbiyesinde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır.Bu süreçte gerçekleşmesi planlanan ve gerçekleştirilenleri özetlemesi açısından batılılaştırıcı elit'in ünlü kalemlerinden birisinin ifadeleri konuyu olanca açıklığıyla gözler önüne serer niteliktedir: Kemalizm, ibadetler dışındaki bütün ayet hükümlerini kaldırmıştır İşte, bunların sonucunda Türkiye'ye özgü Resmi/Seküler İslâm oluşturulmuştur. Oluşturulan bu dinin bazı genel özelliklerini şu şekilde belirlemek mümkündür:
Reklam
"Tanrılaşan Türk Atatürk" Kimi çevreler Atatürk'ü daha sonra tanrılaştırmak istediler. Adına mevlidler yazıldı, özellikle Atatürk'ün ölümünden sonra bu yöndeki çabalar arttı. Anıtkabri kâbe yapmak isteyenler oldu, özellikle Dinde reformcular, Türk'ün yeni dini olarak Kemalizm'i öne sürüyorlardı.. Daha Atatürk sağken bu yönde öneriler olmamış değildi. Türk'ün yeni Amentüsü ve 54 farzı çıkartılmıştı.
Sayfa 375Kitabı okudu
Atatürk şöyle diyordu: "Bu memleketin asıl sahibi, toplumumuzun esas unsuru olan köylüdür. İşte köylüdür ki, bugüne kadar eğilim ışığından yoksun bırakılmıştır. Takip edeceğimiz eğitim siyasetinin temeli evvela mevcut cahilliği yok etmektir. Bütün köylüye okumak, yazmak ve vatanını, milletini, dinini, dünyasını tanıtacak kadar coğrafi, dini ve ahlaki bilgi vermek ve dört işlemi öğretmek, eğitim programımızın ilk hedefidir."
Sayfa 51
Kemalist zümre, Türkçü duyguları dinî cepheden şahlandırmak istediğinde, İslâm tarihindeki hemen bütün büyük şahsiyetlerin Türk olduğunu iddia etmekte son derece mahir davranmıştır. Bu mahareti ifa ederken, söz konusu şahsiyetlerin Sünnî olup olmadığı mevzubahis edilmez. Bugün yanlış olarak nitelendirdiğimiz fakat kendine has yönleri olan bidat hareketlerin büyüklerinin dahi Türk çıkmasından ne zarar gelirdi? Bütün büyük âlimlerin Türk oldukları noktasında âdeta itiraza mahal bırakmaz ısrarlarla anlatılar görülmektedir. Onların kavmî mensubiyetleri konusundaki bilgi boşluğu, ilmi plandaki ihtilaf yahud başka ırklardan olabileceklerini gösteren karineler hiç umursanmamıştır.
1924-1934 yılları arası, Kemalist ideolojinin son sürat güç kazandığı ve ideolojinin sacayağı olan Türkçülük ile Batılılaşma istikametinde keskin, sert adımların atıldığı bir vetireydi. Burada İslâm'ın Türkleştirilmesi büyük projesinin altına yerleşen irili ufaklı pek çok küçük projeden biri de Mâturîdîliğin Türk'ün resmî mezhebi olduğu tezini kuvvetlendirip, bunu resmîleştirmektir. Bu proje, 1933-34 sularında Kemalist ideolojinin dinî planlarındaki değişimle birlikte tıpkı "Türkçe ibadet" tarzı diğer bazı projeler gibi rafa kalkmış olsa da bu vakte değin konu üzerinde çokça söz söylenmiş, farklı vesilelerle de olsa hakkında pek çok şey yazılmıştır.
Reklam
207 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.