Durdu böyle, kafasını çevirdi. Kahvenin, böyle buğulanmış camının önünde elleri ceplerinde toplanan işçileri izliyorduk o gün. Kamyonlar birer birer gelip hepsini alıp böyle uzaklara, böyle çok uzaklara gidiyorlardı.Ne bileyim yani, böyle sanki dönmeyecekmiş gibiydi herkes, dönmeyecekmiş gibi de terk ediyordu herkes birer birer buraları. Yani herkes gitmek istiyordu lakin, istedikleri yere vara biliyorlar mıydı acaba bu insanlar? Ne bileyim, bana gelince de nedense izliyordum sadece; kaldığım, durduğum, olduğum yerden yani. Aklım ve bilincim, böyle henüz buraları toptan terk etmek için yeterince vazgeçme sebebim olmadığını diretiyordu bana. Ne bileyim yani, böyle herkes çıkar yola da bedenini değil; önce kendini yola çıkarmayı, kalbini götürmeyi bilmeli insan. Yani şu arada bir son yazıyorum kendime, nasıl biteceğine şimdilik karar veremiyorum sadece.