Yenilenin hikayesi var. Yıkılanın dizleri kanar. Kaybedenin elleri boşlukta sızlar. Sen ne git ne de kal, kaybolma. Kendinde kaybolma... Kendi içinde kaybolmaya alıştın... Kendi kendini sökmeye, yamalarını sevmeye alıştın... Biliyorum, kayıp rüyalara sığınmaktasın... Sandalyenin yerini değiştirmek, tezgahta kül tablasını bırakmak istemiyorsun! Alıştığın dünyadan çıkma, alıştığın dünyadan yine bir hayat kur. Bir oda daha aç... Duvarsız bir oda aç bu sefer... Dışarı değil, içine doğru bir oda... Dışarıdaki seslerin seni sersemleştirmesine izin verme. Unutma; nereden estiğini bildiğin rüzgar seni sersemletse de seni senden koparamadı... Hatırla; nereden estiğini bilmediğin rüzgarlar da seni senden ayrı koyamadı. Dünde kalmayı seçenler dünde kaldı. Sen bugündesin. Bugün özgür, bugün kendindesin.
ne bir sitem ne bir efkâr. yüzünde köhne bir ifade var hep. dört yıl öncesinden. benim, ben. bak, yüzünden inmiyorum ve ellerinin arasındaki boşluklara öfkemi sızdırdım. seni benimle sınıyorlar. seni kendindesin sanıyorlar. sana göre en karanlık zindanın parmaklıklarıyım yüzünde. beni bile seçemiyorsun, kimim, kimlerdenim ve neden varım. insanlar
Yenilenin hikayesi var. Yıkılanın dizleri kanar. Kaybedenin elleri boşlukta sızlar. Sen ne git ne de kal, kaybolma. Kendinde kaybolma... Kendi içinde kaybolmaya alıştın... Kendi kendini sökmeye, yamalarını sevmeye alıştın... Biliyorum, kayıp rüyalara sığınmaktasın... Sandalyenin yerini değiştirmek, tezgahta kül tablasını bırakmak istemiyorsun! Alıştığın dünyadan çıkma, alıştığın dünyadan yine bir hayat kur. Bir oda daha aç... Duvarsız bir oda aç bu sefer... Dışarı değil, içine doğru bir oda... Dışarıdaki seslerin seni sersemleştirmesine izin verme. Unutma; nereden estiğini bildiğin rüzgar seni sersemletse de seni senden koparamadı... Hatırla; nereden estiğini bilmediğin rüzgarlar da seni senden ayrı koyamadı. Dünde kalmayı seçenler dünde kaldı. Sen bugündesin. Bugün özgür, bugün kendindesin.
"Bu duyguyu seviyorum. " dedi. "Bütün uyuşmuşluğu hissediyorsun. Kayıverip gidiyor gibi ama aynı anda bir yenisi geliyor. İlkbaharda iki taş arasından fışkıran su gibi. O kadar yağmur yağmış ki ihtimal vermiyorsun duracağına. 60'ların yabancı müziği, serin hava. Sevmesen de ayaklarının üşümesini, sevmesen de kullandığın gündelik dile iliştirilen yabancı sözcükleri, kendini alıkoyamıyorsun. Ardından biraz alaka istiyorsun bu meseleler arasında. Hiç tanımadığın ama çok iyi bildiğin -hislerinle kendini içine atmaktan çekinmeyeceğini anladığın - o şehirde olmak istiyorsun."