"Bertrand Russell'ın " Günümüzün en büyük sorunu; aptalların kendilerinden son derece emin, zekilerin ise sürekli şüphe içinde olmalarıdır " diye yazması boşuna değil. "
Balzac'nın bilmediği ama psikanalitik çalışmalar sayesinde bizim şimdilerde öğrendiğimiz bir şey de yaratıcı uğraşların bu kadar cesaret gerektirmesinin bir nedeni de yaratmanın, çocukluk geçmişi ile olan bağlarını koparmak, yeninin doğması için eskiyi kırmak anlamına gelmesidir. Çünkü sanatta, mesleğinizde ya da herhangi bir şeyde dış eserleri ve kendinizi yaratmak -yani bireyin kapasitesini arttırması, daha özgür ve sorumluluk sahibi bir insan haline gelmesi - aynı işlemin iki yönüdür. Özgün yaratıcılıktan kaynaklanan her davranış daha ileri bir bireysel farkındalık ve özgürlük düzeyi elde etmek demektir; bu da Prometheus ve Adem efsanelerinde gördüğümüz gibi oldukça fazla iç çatışma içerebilir.
"Yirminci yüzyılın başlarına kadar insanların yaşamı -üç aşağı beş yukarı- belli kurallar içinde sürüyordu. Tanrı vardı, cinsellik evlilik dışında yok sayılıyordu, kadının ve erkeğin rolleri önceden belirlenmişti. Mutluluğun reçetesi belliydi. Her şeyin tek bir yanıtı vardı..
Oysa bugün hiçbir şeyin yanıtı yok. Tanrı öldü mü, yaşıyor mu? Toplum mu önce gelir, birey mi? Evlilik kurumu, dinsel kurumlar, devlet kurumları yararlı mı zararlı mı?.." (Sunuş Kısmından)
Meğer ki hiçbir koku annemin kokusuna benzemiyormuş... Hiçbir gönül anneminki gibi sevgi ve şefkat saçmıyormuş... Hiçbir insan annem kadar dost olamıyormuş.