Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
SÜRVEYAN HEKİM “Doktordan satılık araba” diye ilan verirler, çok doğru aslında. Ne o arabayı kullanacak vakit bulursunuz, ne de düzenli bir hayatınız olur. Hele bir de cerrahsanız, o uyku denen tatlı şeyle bir türlü buluşamazsınız. Ben de Güneydoğu’da görev yaparken hem uykudan, hem de arabamdan mahrum kaldım. Zaten kullanmaya vakit
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-3/Kitabı okudu
Birinin dediği gibi, "İnsanların benden beklentilerini yansıtan bir aynalar toplamından ibaretim."
Sayfa 19
Reklam
Çoğu insan "yalnız olduklarını anlama korkusundan mustariptir" der André Gide, "ve bu yüzden kendilerini asla bulamazlar."
Sayfa 29
"İnsanoğlunun tarihi" der Cousins, "yalnızlığını paramparça etme çabasından ibarettir."
Sayfa 30
Gerçekten de "endişe çağı" tabiri neredeyse daha şimdiden yavan bir klişe haline gelmiş durumda. Sürekli bir yarı endişe hali içinde yaşamayı öyle kanıksamışız ki, yüzleştiğimiz asıl tehlike gözlerimizi bir devekuşu gibi toprağa gömmek. Önümüzdeki yirmi ya da otuz yıl boyunca ayaklanmalar, çarpışmalar, savaşlar ve savaş dedikoduları arasında yaşayacağız ve "hayal gücü ve idrak" insanı bu kargaşalarla yüzleşip cesaret ve sezgisi sayesinde endişesini yapıcı bir şekilde kullanıp kullanmayacağını görmek için mücadele edecek.
Sayfa 37
...birçok insan davranışlarının değerini davranışın kendisiyle değil de bu davranışın nasıl kabul gördüğüyle ölçüyor. Pasif olan alıcı kendisine yöneltilen şeyi başarılı yahut başarısız kılacak güce sahip. Dolayısıyla biz de hayatta birey olarak yaşayıp davranmaktansa oyuncu olma eğilimine kapılıyoruz.
Sayfa 60
Reklam
Ama hem sanatçılar hem de geri kalanlarımız tinsel olarak ayrık ve şaşkın olduğumuzdan yalnızlığımızı örtbas edebilmek için diğer insanlarla dilimizin elverdiği şeyler hakkında konuşuruz: beyzbol ligi, iş ilişkileri, en son haberler. Derin duygusal deneyimlerimizse daha gerilere itilir ve böylelikle içimiz giderek daha da boşalırken yalnızlığımız artar.
Sayfa 66
Yalnızca içimizdeki boşluk değil, endişemiz de doğayla kurduğumuz ilişkiyi yok etme eğilimindedir. Atom bombasına karşı kendimizi nasıl savunabileceğimizin anlatıldığı bir dersten sonra eve dönen küçük bir kız annesine şu soruyu yöneltir: "Anne, gökyüzü olmayan bir yere taşınamaz mıyız?" Neyse ki durumu açık bir şekilde ortaya koyan bu dehşet verici soru bir örnek değil de alegoridir, fakat yine de endişenin bizi doğadan nasıl uzaklaştırdığını son derece etkili bir şekilde sembolize eder. İcat ettiği bombalardan ölesiye korkan modern insan gökyüzünden korkarak mağaralara sığınmalıdır; klasik olarak enginlik, hayal gücü ve kurtuluşun sembolü olan gökyüzünden korkmalıdır.
Sayfa 67
Dünyamızda bir büyü bozumu yaşandı ve bunun sonucunda yalnızca doğayla değil kendimizle de bağımızı yitirdik.
Sayfa 71
Kişi dürüst bir şekilde dönüp kendi içine baktığında aslında istediğini sandığı şeylerin ne kadar rutin olduğunu (cuma günü balık tutmak gibi) ya da istediği şeyleri aslında istemesi gerektiğini düşündüğünü (işinde başarılı olmak gibi) fark etmez mi; yahut istemek istediği şeyler değil midir bunlar (komşusunu sevmek gibi) ? Dosdoğru ve dürüst isteklere genellikle arzularını çarpıtmayı henüz öğrenmemiş çocuklarda rastlanılır.
Sayfa 107
Reklam
Ancak insanoğlu potansiyellerini gerçeğe dönüştürebildiğinde mirasçısı olduğu en derin neşeyi yaşar. ...Neşe, güçlerimizi kullandığımızda ortaya çıkan duygudur. Hayatın amacı mutluluktan ziyade neşedir, çünkü insan olarak doğamızın gereklerini yerine getirmenin sonucunda neşeleniriz. Kişiliğin, kendi varlığını gerektiğinde diğer tüm varlıklara ve inorganik dünyaya karşı olumlayabilecek değer ve onur sahibi bir varlık olarak deneyimlenmesine dayanır.
Sayfa 92
İnsanları destek almaya sevk eden şey, duygusal ilişkilerinin sürekli olarak ayrılıkla noktalanması, evlilik planlarını bir türlü gerçekleştirememeleri yahut eşlerinin onları tatmin etmemesi gibi şikâyetler olabilir. Ne var ki konuşmaya başladıktan sonra çok geçmeden ister gerçek isterse hayalini kurdukları eşlerinden aslında kendi içlerindeki bir eksikliği gidermesini yahut bir boşluğu doldurmasını bekledikleri ve bu gerçekleşmediği için endişeye ya da öfkeye kapıldıklarını açığa vuruyorlar.
"İlmi neden kuru bir ilim adına okuturlar anlamıyorum." dedi. "İlmi alimiyle, sanatı da sanatkarıyla okutmaları lazım ki, insan kendini daha iyi anlasın ve yaratılışındaki hikmetleri öğrenebilsin. Yoksa insan, insana, etiyle kemiğiyle ve maddesiyle değer verecektir."
Sayfa 71 - Bu kainat kimin eseri?
...İçimizde bütün varı yutmak veya Mutlak Var'da tükenmek isteyen muhteşem bir özlem var.Yahut şuurumuz bütün varı kaplamak ve fethetmek istemektedir.İnsan organizması ve maddi varlığı kainatın büyüklüğü karşısında sıfır mesabesinde ve hele Mutlak Varlık karşısında tamamen bir hiç olabilir; fakat onun sahip olduğu ve kainata bir gözlemci olarak açılan şuuru asla küçümsenemez.İnsan maddesi ile değil, manası ile gerçekten büyüktür ve muhteşemdir.Kur'an-ı Kerim'de "en güzel surette yaratılan" insan, işte bu insandır.Diğer varlıklar, insanın bu yüce manası önünde secdeye davet edilmiş ve ancak şeytan bu mananın ihtişamını idrak edememiştir...
Sayfa 73 - Babıali Kültür YayıncılığıA.Ş.Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.