Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Buket

Buket
@__skairipa
Yol benim, yollar benim...
Sabitlenmiş gönderi
Tin için belirleyici olan, kendisine ne olduğu değil, kendisine olanı ne bildiğidir. -Hegel
Reklam
Çocukluğumdan beri bir düzine savaşta bulundum. Her defasında kendi kendime 'yaşamalıyım' dedim.
Sayfa 66
Buket
Bir kitabı okumaya başladı
Yaşamak
YaşamakYu Hua
8.7/10 · 33bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
99 syf.
·
Puan vermedi
·
36 saatte okudu
Aramızdaki En Kısa Mesafe
Aramızdaki En Kısa MesafeBarış Bıçakçı
7.6/10 · 3.384 okunma
Hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil! Her şey hatırlandığı gibi.
Reklam
Acı çekiyordu babam. Zihinsel bir acı. Öte yandan ona göre, zihinsel dünyasında ve günlük hayatında acı veren kopuşlar yaşamayanlar, buna cesaret edemeyenler, insanı aptallaştıran bir sürekliliğin esiri oluyor, bunun sonucunda da zamanın geçişine, yaşlanmaya ve ölmeye akıl erdiremiyorlardı. Oysa babam her şeye akıl erdirmek istiyordu.
Biz çocuklarla olan ilişkilerinde belirgin bir değişiklik hepimizin dikkatini çekmişti. Karşımızda bize doğruları bildiren, yaşımızla ya da kişiliğimizle bağlantılı olarak ele alındığında hoş görülmesi gereken tavırlarımızı doğruluğun kılıcıyla budayan biri yoktu artık.
Günlerimin nasıl geçtiğini sordu. Anlattım. Coşkuyla anlattım ve coşkulu olduğum için utanmadım. Babam da, gözlerinin içi pırıl pırıl, dinledi. Bana ikimiz aynı insanmışız gibi baktı. Ben onun devamıymışım gibi. O zaman algılarımın kökenini anladım. Günlerdir gördüğüm her şeye karışan şiirin kaynağını anladım.
Kendisini değersiz hissetmiştir. Hangimiz hissetmeyiz ki bu duyguyu?
68 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Altıncı Koğuş
Altıncı KoğuşAnton Çehov
8.2/10 · 69,5bin okunma
Reklam
Hayır bizden bir şey olmaz. Güçsüz insanlarız biz, sevgili dostum. Vurdumduymazdım, neşeli ve sağlıklı bir şekilde mantık yürütebiliyordum. Manen güçsüz kalır kalmaz hayatın kaba bir sillesini yemem yetti. Sonrası bezginlik...
Lanet olası hayat! en acı ve kırıcı olan şey, bu hayatın acılara karşılık olarak mükafatla sona ermemesi. operadaki gibi zaferle değil, ölümle son bulacak olması. köylüler gelip ölüyü kollarından ve bacaklarından tutup bodrum katına atacaklar. brrr! neyse... öteki dünyada güzel vakit geçiririz biz de. öte taraftan bir hayalet gibi belirip bu menfurları korkuturum. saçlarını korkudan ağartırım."
Acıyı küçümsersiniz, ama parmağınızı kapıya sıkıştırdığınız vakit en yüksek perdeden inlersiniz!
Kısacası siz hayatı görmediniz, onu zerrece tanımıyorsunuz. Gerçeklikle tanışıklığınız ise yalnızca teoriden ibaret. Acıyı küçümsemenizin, hiçbir şeye şaşırmamanızın sebebi ise çok basit: içte ve dışta her şeyin beyhude oluşu, hayatı, acıyı ve ölümü küçümseme, hayatı derinlemesine anlama gayreti, gerçek mutluluk...
Parodisini yaptığınız stoacılar muazzam insanlardı, ama öğretileri daha iki bin yıl önce donmuş, bir damla ileriye gidememişti. Pratik ve geçerli olmadığı için ilerleyemezdi de. Bu öğreti sadece, her türlü öğretinin tadına vararak ve üzerlerinde kafa patlatarak ömür tüketen küçük bir kesimde başarı yakalamıştı. İnsanların büyük bir çoğunluğu bu öğretiyi anlamamıştı bile. Zenginliğe, hayatın sağladığı rahatlıklara kayıtsızlığı, acıyı ve ölümü küçümsemeyi vaaz eden bu öğreti, büyük çoğunluk için tamamen anlaşılmazdı, çünkü bu çoğunluk ne zenginliği ne de hayatın sağladığı rahatlıkları tatmıştı. Acıyı küçümsemek onlar için hayatı küçümsemek anlamına geliyordu. Onlara göre insanın bütün varlığı açlığı, soğuğu, hakareti, yokluğu hissetmek ve ölüm karşısında Hamlet gibi korku duymaktan ibaretti. Bütün bir hayat bu duygulardadır. Hayatın yükü altında ezilebilir, ondan nefret edebilirsiniz, ama onu küçümseyemezsiniz. Evet, tekrar ediyorum, stoacıların öğretisinin hiçbir zaman bir geleceği olamaz. Gördüğünüz gibi yüzyılın başlangıcından günümüze mücadele, acıya karşı duyarlık, uyarılara karşı tepki verebilme kabiliyeti gelişimini sürdürüyor.
Acıya karşı bağırarak, gözyaşlarımla cevap veririm. Yapılan alçaklıklara öfkeyle, iğrençliklere ise tiksinti duyarak tepki gösteririm. Bana göre bu, hayatın ta kendisidir. Bir canlı ne kadar basitse o kadar az duyarlıdır ve uyarılara karşı daha zayıf karşılık verir. Ne kadar gelişmişse, gerçekliğe karşı daha fazla duyarlıdır ve daha enerjik bir biçimde tepki verir. Bunu nasıl bilmezsiniz? Acıyı küçümseyebilmek, her daim memnun olmak ve hiçbir şeye şaşırmamak için işte tam da şu aşamaya gelmek (İvan Dmitriç şişman, yağ küpüne dönmüş köylüyü işaret etti) ya da her türlü duyarlılığı yitirmek için sonuna kadar acıyla yoğrulmak, başka bir deyişle, artık yaşamamak gerekir.
3.148 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.