Bu iki kavram arasında önemli bir nüans mevcut. Peki, nedir bu fark? Biraz söz edelim mi ne dersiniz?
Tek başına vakit geçirmek, bir kişinin kendi başına olmayı tercih etmesidir. Bu durumda, sessizlik ve sakinlik arayışı, kendi iç dünyasına dalmak veya kişisel ilgi alanlarına vakit ayırmak ön plandadır. Tek başına vakit geçiren biri, kendini yeniden keşfetmek için bir fırsat bulur, yaratıcılığına odaklanır. Bir kitapla, bir enstrümanla veya kendi düşünceleriyle baş başa olmayı tercih ederler.
Öte yandan, yalnızlık daha derin bir duygusal durumu ifade eder. Yalnızlık hisseden bir kişi, bağlantı kurma isteğine rağmen sosyal ilişkilerinde yetersizlik hisseder. Bu kişi, kalabalık bir ortamda bile kendini yalnız hissedebilir çünkü içsel olarak diğerleriyle bir bağ kuramamaktadır.
Peki fark nedir?
Tek başına zaman geçirmek bir tercihtir, yalnızlık ise istenmeyen bir duygudur.
Tek başına zaman geçiren kişi kendini mutlu ve huzurlu hissederken, yalnızlık hisseden kişi üzgün ve izole hisseder.
Tek başına zaman geçirmek kişisel gelişime katkıda bulunurken, yalnızlık kişiye zarar verebilir.
Dengeyi kurmak önemlidir.
Her ikisinin de fazlası veya eksikliği zararlı olabilir. Bazen sessizlik ve yalnızlık iyileştirici olabilirken, bazen de sosyalleşme ve bağlantı kurma ihtiyacı duyarız. Önemli olan ihtiyacımıza göre dengeyi kurmaktır. Ne de olsa yaşam dengeyi sever, fazla olanı anında yok eder.
Peki sizler için hangisi diye sormak isterim.
- Yalnızlığını faydaya çevirerek, kişisel alanlarına vakit ayırmak mı?
- Yoksa yalnız da hissetse hep büyük ve kalabalık masalarda oturmak mı?