Barbarca bir dağınıklık, plansızca bir renkler karmaşası var Moskova'da. Yeni dönem yapıları her şeyi daha da pitoresk yapmış. Parlak kırmızıya boyalı barok katedrallerin hemen yanında betondan gökdelenler, boyası dökülmüş tahta evlerin yanı başında heybetli saraylar, Paris'teki Eiffel'i andıran telsiz ve radyo kulesinin çevresine sıkışmış, kubbeleri soğan şeklinde, yapısı yarı Bizans yarı Çin mabetlerine benzeyen, kötü taklit edilmiş Rönesans saraylarının hemen yanı başında meyhane barakaları. Bütün bunların sağında solunda, önünde ve arkasında da kiliseler, kiliseler ve yine kiliseler. Hepsi de değişik bir görünümde, başka bir renkte boyalı badanalı. Sanki kent bir panayır yeri, her türlü yapı stilinde ve her renkte gerçekleştirilmiş binalardan oluşmuş, sıkış sıkış bir sergi... Burası, herkesin aklına geldiği gibi, hiçbir plana dayanmadan binalar kondurmuş olduğu en büyük kent olmalı.