Sürekli bulunduğumuz yer den kalkmalıyız. Kişi değişik parçalarda değişik gerçekler bulmaktadır. Her parçanın da bir boyutu vardır; başka bir varlıktır. Dünyası da bambaşka bir dünya olur. Böylece ister istemez başka bir görüş, başka bir dil bulur.
Sürekli bulunduğumuz "yer"den kalkmalıyız.
Kişi değişik parçalarda değişik gerçekler bulmaktadır. Her parçanın da bir boyutu vardır; başka bir varlıktır. Dünyası da bambaşka bir dünya olur.
"Sürekli bulunduğumuz yer"den kalkmalıyız. Kişi değişik parçalarda değişik gerçekler bulmaktadır. Her parçanın da bir boyutu vardır; başka bir varlıktır. Dünyası da bambaşka bir dünya olur. Böylece ister istemez başka bir görüş, başka bir dil bulur.
İşte; yukarıda kayıt ve tasrih edildiği veçhe ile; Toprağı, suyu, dağı, taşı, köyü, ovası, obası, ili, ulusu, şairi, sözü ve sazı ve her şeyi Türk; olan bu beş milyonluk Türk halkı ezelden beri bu yerlerde yaşamakta ve bu yerlerin hakiki sahibi olmakla beraber orada Farsların, Ermenilerin, Arapların malik oldukları hak ve imtiyazdan mahrumdurlar.
Şeriati'den hiç beklenmeyen bir kitap ki zannımca birçok okurunun böyle bir kitabı olduğundan haberi yoktur.
Aşk ve sevginin kıyasını aforizmalar şeklinde anlatan Şeriati, sevginin olgunluk ve masumiyetiyle aşktan üstün olduğunu kısa açıklamalarla ifade etmiş. Kitap aslında "Çöle İniş Hubut- Kevir" kitabından alınarak basılmış bir kitap. Kısa olması dolayısıyla ayrıca alınmasına gerek yok.
"Muhakkak senin Rabbin benim, Haydi papuçlarını çıkar. Çünkü sen mukaddes Tuva vadisindesin."956
Mutasavvımız bu ayeti şöyle tefsîr etmektedir:
Allah, "A Mûsâ”, dedi; "yolculuğu bırak, sopayı at elinden.”
O anda Mûsâ akrabayı da gönlünden çıkardı attı; konu komşuyu da, bildiği tanıdığı da.
Ayakkabıları çıkar emri buydu,
Kubbeleri altın yapraklarla örten kimselerin ne denli duygusuz, maddeci, bu dünyalı gönülleri varmış! Altın mı? Ne denli pazarcı, çıkara, aşağılık bir düşünceleri varmış! En büyük üstünlüklerin yanısıra güzellikleri alunda görüyorlarmış, altın renginde değil, altının kendisinde, altının değerinde. Elçi'den üstün olduğuna göre Tanrı'nın altını onunkinden çok olabilir, kovaları altınla daha çok dolu olabilir, İmam'dan üstün olan Elçi'nin de ondan daha çok alim olabilir. İmam'ın bizden daha kutsal olması, ellerimizin olukları çinkonun yanısıra tenekeden, onunkinin de altından olmasından dolayıdır. Oysa bu renk daha o andan tanrısal duyumsayışla ötedünyasal duyumsayış için seçilmiş, bu duyumsayış ortadan kalkmıştır. Değilse başlangıçta ruhların o alemin renklerini iyi bildiği o anlarda tümden orada rengin göksel olduğunu, mavi olduğunu, lacivert olduğunu, her yerin yakarış yeri olarak mavi renkli, lacivert renkli olduğunu görüyor imiş.