Bir insanın nefsinden fedakarlık etmesi için, onun bireysel kimliğinden ve kendine özgü farklılıklarından ayrılması gerekir. Kişi doğum ve ölüm arasına sıkışmış bir birey olmaktan; bir George, Hans, bir Ivan ya da Tadao olmaktan vazgeçirilmelidir. Bunu sağlamak için uygulanacak en etkili yol, kişiyi kolektif bir kimlik içinde asimile etmektir. Asimile edilmiş kişi, kendini ve başkalarını birer birey olarak görmez. Kendisine kim olduğu sorulduğunda onun otomatikman vereceği cevap kendinin bir Müslüman, bir Alman, bir Rus, bir Japon, bir Hıristiyan olduğu ya da bir ailenin veya kabilenin üyesi olduğudur. Bağlı olduğu kolektif topluluktan ayrı bir amacı, değeri ve kaderi yoktur ve bu topluluk yaş adığı sürece onun için gerçek bir ölüm yoktur. Diğer taraftan hiçbir aidiyet duygusu bulunmayan bir kişi için önemli olan tek şey hayatta kalmaktır
·
Puan vermedi
Yersiz Yurtsuz, Edward Said
Kitap, adını Edward Said’in I bölümde bulunan “Her koşulda, bunların tümüne baskın çıkan his, kendimi bildim bileli yersiz yurtsuz olduğumdu’. sözlerinden almaktadır. Said, Yersiz Yurtsuz kelimesini ise kitabın önsözünde bulunan şu sözleri ile açıklamaktadır: “Yersiz Yurtsuz, Büyük ölçüde yitik ya da unutulmuş bir dünyanın çetelesi”. Edward
Yersiz Yurtsuz
Yersiz YurtsuzEdward Said · Metis Yayınları · 2014112 okunma
Reklam
Bütün dönemlerde, meşru olarak "kimlik" denebilecek kadar her koşulda ötekilerden son derece üstün, tek bir ana aidiyet olduğunu düşünen insanlar olmuştur. Kimileri için ulus, kimileri içinse din ya da sınıf. Ama hiçbir aidiyetin mutlak surette baskın çıkmadığını anlamak için dünyada olup biten farklı çatışmalara bir göz gezdirmek yeter. İnançlarının tehdit altında olduğunu hisseden insanlar arasında, bütün kimliklerini özetler gibi görünen şey dinsel aidiyet oluyor. Ama tehdit altında olan anadilleri ve etnik gruplarıysa, o zaman dindaşlarıyla kıyasıya savaşıyorlar. Türkler de Kürtler de Müslüman, ama dilleri farklı; çatışmaları bu yüzden daha mı az kanlı? Hutular da Tutsiler gibi Katolik ve aynı dili konuşuyorlar, bu onların birbirlerini katletmelerini önleyebildi mi? Çekler ve Slovaklar da Katolik, bu, bir arada yaşamalarını kolaylaştırmış mıydı?
382 syf.
·
Puan vermedi
Doğu batı, hayal hakikat, geçmiş ile şimdi arasında kişisel tarihinin zamansal ayarını bir türlü sabitleyememiş bir yazgı olarak karşımıza çıkan karakterler ve Tanpınar’ın kaleminden onların trajikomik yaşamları...Bireyin iç dünyasını ele alan yazarlarımızın başında elbette Tanpınar gelir. Eserlerini, Bergson’ın zaman felsefesi, psikolojik çözümlemeler ve bilinç akışı ile harmanlayan Tanpınar ‘da rüya-bilinç , medeniyet-zaman kimlik ve aidiyet doğu-batı çatışmasından işlenen karakterlerin yaşam alanında karşımıza çıkar.“ Kaçsam nereye kaçacaktım, sahi kaçacak bir ben var mıydım?” derken varoluşun otoriteye meydan okuyan yalnızlığı ve acıyla kazanılmış farkındalığıyla okuruna sorar Tanpınar.Satır aralarına bıraktığı ince soru işaretleriniyse okurun bilincini ters yüz eden sularda sınar. İnsan denen meçhulü kenarından köşesinden de olsa tanıyabilmek için Tanpınar mühim.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama EnstitüsüAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 202342,1bin okunma
Sosyolojik bir Sivil Toplum algısı 1
Sivil toplum örgütleri bireylere aidiyet ve kimlik kazandırma gibi psikolojik bir işleve de sahip bulunmaktadır. Modern toplumlarda bireyler açısından ortaya çıkan sorunlardan biri anomi(toplumsal değerlere yabancılaşma) durumuna düşmesidir.
Sayfa 66
192 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Devrim Öncesi Edebiyatında Ütopya: Kızıl Yıldız (1908) Örneği
Dikkat: Tatkaçıran/oyunbozan içerir. Devrim Öncesi Edebiyatında Ütopya: Kızıl Yıldız (1908) Örneği Ulaş Başar Gezgin Ekim Devrimi öncesinde bilim-kurgu romanlarına da ütopya yazınına da bir ilgi oluşmuştu; ancak ütopyanın bilim, teknoloji ve felsefenin yarı-gerçekçi sacayağına oturtulup bir gelecek umuduna çevrilmesi çabası en çok da,
Kızıl Yıldız
Kızıl YıldızAlexander Bogdanov · Yordam Yayınları · 2015216 okunma
Reklam
543 öğeden 401 ile 410 arasındakiler gösteriliyor.