Hayatımda okuduğum en iyi kitaplardan biriydi kesinlikle. Kalınlığına rağmen vaktim olsaydı 2 günde bile bitirebilirdim.
15. yüzyılda bir kilise zangocunun(çanları çalan kişi, Quasimodo) çingene kızı Esmeralda'ya olan aşkını anlatıyor. Quasimodo'dan öğrenilecek çok şey var. Esmeralda tarafından ne kadar reddedilse de onu koruyup kollamaktan hiç vazgeçmedi. Kilisenin çanlarına tek tek isim takmış, onlarla sohbet ediyor falan:) İnsan ne iş yaparsa yapsın işini sevmeli, bunu bir kez daha hatırladım.
Başrahip Claude Frollo'nun hayatını ve imanını sorguladığı kısımları okumak çok keyifli ve düşündürücüydü.
Hani derler ya, bir kitap karakteriyle arkadaş olup sohbet edecek olsan kim olurdu diye, bu kitaptaki Gringoire karakteri olurdu. Kitabın ilk sahnesinde tanıştığımız, şairlikle uğraşan karakterimiz ilerleyen kısımda sahip olduklarına çok değer vererek huzurlu ve mütevazi bir hayat yaşıyor. Antidepresan gibi bir karakterdi:)
Kitabın bir son paragrafı vardı ki, sanat budur işte dedirtti. Kitabın öne çıktığı konu bence kurgusundan ziyade(birçok yerde tahmin edebildim) duyguların anlatımı ve betimlemelerdi. Paris mimarisini okurken sıkılmayacağım hiç aklıma gelmezdi.
Birçok açıdan besleyici bir kitaptı. Herkese tavsiye ediyorum.