Sayfa Sayısına Göre Aşkta ve Yaratıcılıkta Yeniden Doğuş Sözleri ve Alıntıları
Sayfa Sayısına Göre Aşkta ve Yaratıcılıkta Yeniden Doğuş sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Aşkta ve Yaratıcılıkta Yeniden Doğuş kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mevlânâ için kişiler arası ilişkilerin işleyiş biçimi olarak aşk, yeterli bir açıklama değildir. O aynı zamanda aşkı, tabiattaki ve insandaki çatışan gerçek güçlerin yaratıcı sonucu olarak görmüştür. Mevlânâ'ya göre aşk, tüm olumsuz duyguları, duygusal bozuklukları ve farklılıkları sağlıklı bir davranışa dönüştüren bir iksirdir. Yine ona göre
Gerçekliğin, kişiliğin kanunlarından, çeşitlilikten ve ortanın dışlanmasından ortaya çıktığını savunan Aristocu mantığın böylece reddedilmesi, kişiyi, insanın bir bütün olarak ortaya çıkmasını mümkün kılan duygusal ve zihinsel faaliyetlerin ahengine götürür.
Bu birlik, davranış ve uygulama yoluyla ortaya çıkarken; bu birliğin meydana çıkması
Fromm ve Mevlana'nın her ikisi de, kendilerini hayatın aşamalı sürecinde kavramışlardır. Onlar, insanı izole edilmiş bir varlık olarak gören ve bundan dolayı da kendi kültürünün insan hastalıklarını araştıran ve daha sonra bunu tüm insanlara genelleştiren Frued'dan ayrılırlar. Mevlana ve Fromm'un felsefeleri belli bir zamanda ki insanla ilgilenmez; insanın nihai amaçları bağlamında değil, varoluşu, potansiyel gelişimi ve "insan, insanlıktır"a olan inançları bağlamında ilgilenir. Her iki düşünür de, insanın kendisinin gayesi olduğuna olan inançlarıyla, şu sözleri söyleyen Şebisterî'ye (13.yy İranlı mutasavvıf) katılırlar.
İnsandan başka nihai bir neden yoktur;
Ve bu da insanın kendi benliğinde ifşa edilmiştir.
Bu sebeple, Fromm'un yöntemi, kültürel hikmeti bilimsel bilgi ile birleştirmektir. Kant'ın akıl [a priori ilkeler] olmaksızın duyuların yetersiz ve sadece duyulara dayanan aklın ise kör olduğu iddiası bağlamında ise, Fromm bilimsel bilgisiz kültürel hikmetin pratik olmadığını, kültürel hikmetsiz bir bilimselliğin ise şüpheli olduğunu ileri sürebilecek bir anlayışa sahiptir. Onun kültürel ve bilimsel anlayışı, insan aklının, insanın tabiattan koptuğu/ayrıldığı zaman doğduğunu ve bilinçaltı mutluluğunu o zaman yitirdiğini iddia etmeye götürmüştür.
Fromm, tabiattan kopmanın insanın özgün farkında olmasını, endişeyi ve yeni bir uyum sağlamış tam gelişmiş bir insan olmanın başlangıç adımını oluşturduğunu vurgular. İşte Fromm'un insanda küçük bir hayvanın ve aynı şekilde evrensel bir insanın özelliklerini kavradığı, Freud'un ise her ikisi arasındaki ilişkiyi görmezden geldiği yer burasıdır.
Kendini gerçekleştirmeyi başaramamış kişiler ise, kendi kişilik ve bilinçlerini asimilasyon, toplumsallaşma ve kültürlenme süreçleriyle geliştirirler. Onlar daha sonra bir yüke dönüşen bir davranış kalıbı geliştirirlen Fromm buna şöyle işaret eder:
"Yukarıda toplumun bilinçsizleştirici etkisi konusunda söylenenler ve dahası bilinçaltımızı
~Kendini gerçekleştirmeyi başaramamış kişiler ise, kendi kişilik ve bilinçlerini asimilasyon, toplumsallaşma ve kültürlenme süreçleriyle geliştirirler.
Mevlânâ'nın deneyimini analitik olarak araştırınca, Fromm sevginin insanın varoluşsal sorununa cevap olduğunu ileri sürer; o bir sanattır ve öğrenilmelidir. Bu sanatı elde etmek ve yaşamak herkesin görevidir. Onun kaynağı bir olmasına rağmen, görünüş ve biçimleri çoktur. Temel olarak, kişi kendisini sorumlu biri olarak hissetmekle; ihtimam göstemekle, vermekle ve başkalarına saygı duymakla aşkın ilkelerini öğrenebilir.
Dahası, kişi şunu da tecrübe etmelidir:
Sevgi bir eylemdir, edilgen bir sonuç değildir;
"Kendisi için var olunan"dır, (çukura düşer gibi) "içine düşülen" değil.
En genel şekliyle, sevginin aktif niteliği, onun almak değil, vermek olduğuyla ifade edilebilir.
Fromm, The Art of Loving
Pratik akılda artık Kendisi için gerekli emniyeti bulamayan ve büyük bir örgütte bölük pörçük olmuş batılı insanın tersine, Doğu'nun insanı, aydınlanma doğumunun eşiğinde durmaktadır.