En Eski Babailer İsyanı kitaplarını, en eski Babailer İsyanı sözleri ve alıntılarını, en eski Babailer İsyanı yazarlarını, en eski Babailer İsyanı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
XIII. yüzyılın başlarına, hatta ilk çeyreğine gelinceye kadar durum bu
merkezdeydi. Fakat, bu devirden itibaren, Moğol ist!Jasımnkiler de dahil
olmak üzere yeni göç dalgaları, yeni nüfus artışı sebebiyle eskiden gelip
hayatlarını düzene sokmuş olanların bu düzenini büyük bir ihtimalle alt üst
etti. Arazi muhtemelen yetersiz hale geldiğinden hükumet yeni gelenleri
yerleştirme hususunda zor durumda kalnuya başladı1 4. Ayrıca, yerleşik hayata
geçip buna alışanlar, ellerindeki ekili arazileri yeni gelenlerle mer'a
veya kışlak olarak paylaşmaya razı olmuyorlardı. Tabiatıyla bu da yenilerle
eskiler arasında geçimsizliğe yol açıyordu. Bu tip kavgalar, hayvaniarına
mer'a arayan ve hükümetin talimatını dinlemekten çok kendi bildiği gibi
hareketi tercih eden Türkmenler arasında, Baba ResUl isyanından önce beliren
genel memnuniyetsizliğin artmasında hatır sayılır bir etken oluşturmuş
olmalıdır. Bu yüzden isyamn temelinde, bu basit ve sade insanların, her ne
pahasına olursa olsun, yüzyıllardan beri alıştıkları konar-göçer hayatlarını
sürdürme yolundaki sarsılmaz azimlerini aramak ve bunu önemli bir faktör
olarak kabul etmek gerekir. Onlar kendilerini yerleşik hayat yaşayan kardeşlerinin
arasında çok rahatsız hissediyorlardı.
Tasavvuf, XIII. yüzyıl Anadolu'sunda, göçebe ve yarı göçebe çevrelerde
de kuvvetli temsilciler buldu. Bozkırlarda göçebe, yarı göçebe bir hayat süren
Türkmenler'le birlikte bulunan ve eski kam-ozanlara benzeyen babalar,
medrese menşeyli fakihlerin öğrettiklerinden daha basit ve sade bir İslamiyet
anlayışı yayıyorlar ve bu arada Anadolu'nun şartlarına uygun bir halk tasavvufunu
da oluşturuyorlardı. Bu yüzden Türkmen babalarının telkin ettiği
müslümanlık, bu çevrelerde münhasıran sade ve hurafelere yatkın bir suifilik
biçiminde görüntüleniyordu. Bu bir çeşit halk İslamı idi ve bu halk
islamı, daha ileride tartışacağımız üzere, Sünni nitelik taşımaktan çok, heterodoks
bir niteliğe sahipti. Çünkü bu babaların hitap ettiği Türkmen boyları,
henüz sathi bir şekilde islamlaşmış olduklarından, eski şaman inançlarını
ve atalarıyla ilgili bir takım kültleri muhafaza etmekteydiler.
IX. ve X. yüzyılda İslamiyet Orta Asya'da
değişik bölgelerdeki Türk zümreleri arasına girmeye başladığı zaman, birbirinden farklı iki sosyo-kültürel ortama göre nitelik kazandı. Şehirli ahali tabii olarak bir yerde devamlı oturmaları sebebiyle, medreselerde işlenen ve
öğretilen, ve tabiatıyla kitabi esaslara daha sadık bir İslam anlayışını, başka
bir deyişle, ayrıca devletin resmi desteğini de sağlayan Sünni müslümanlığı
benimsemişti. Konar-göçer Türkler ise, kendilerine önce İranlı, sonra da
Türk süfiler tarafından getirilen tasavvuf ağırlıklı bir mistik müslümanlık
anlayışını benimsediler.
Büyük bir çoğunluğu okuma yazma bilmeyen, sade zihniyetli ve ya
şantılı, fakat o nisbette güç hayat şartları içinde bulunan bu insanlar,
Sünni İslam'ın karmaşık ve anlaması güç bir takım inanç esaslarını ve abdest alarak günde beş vakit namaz kılmak, yahut Ramazan ayında bir ay oruç tutmak gibi , ancak yerleşik hayatın sağlayabileceği bir
Muhtemelen XIII. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra, devletin siyasi, ekonomik
ve kültürel bakımlardan en parlak bir dönemde bulunmasına rağmen,
toprak rejimi bozulmaya ve özel mülkiyet veya vakıflar, konar-göçerler için
hayati önemi haiz müşterek mülkiyet aleyhine gelişmeye başladı. Bu bozulma,
köylerde de hatır sayılır özel mülklere sahip bir toprak aristokrasisinin
çıkmaya başlaması şeklinde görüldü. Bu toprak aristokratları köylüleri
ırgat olarak kullanıyordu. Böylece, köylülerle devlet arasında bu büyük toprak
sahiplerinden ibaret bir aracı sınıf meydana geldi.
(Değerli arkadaşlar, okuduğum kitaplardan faydalı ve okunmaya değer bulduklarımı konularına göre ayırarak seriler halinde sizinle paylaşmak istedim. Kitapların değerlendirmesi tamamen kendi fikrime göredir, katı sağlamak isteyen olursa bana iletebilir; zira eklerken atladığım, görmediğim veya henüz okumadığım güzel kitaplar olabilir. İyi okumalar dilerim!)
Ahmet Hoca alanında müstesna akademisyenlerden onun yazdığı her eseri tekrar ve tekrar okurum ve hiç sıkılmam akademik ve aydınlatıcı bir eser olan bu kitap onun Nirvana eserlerinden
Babailer İsyanıAhmet Yaşar Ocak · Dergah Yayınları · 2011126 okunma
Ana kaynaklar üstünde çalışmalarından ve tarihçilik mesleğinden gelmediklerinden, bazen çok açık teknik ve tarihsel yanlışlar yapan, bazen anakronizme düşen bu yazarların birkaçının oldukça objektif yaklaşımına rağmen, hemen çoğunluğunun, ideolojik spekülasyona dayalı,tarihçilik açısından hiç de titiz olmayan yüzeysel yorumları tercih ettikleri dikkat çeker. Ana perspektif, tipik "ezen-ezilen" mücadelesidir. Bu pasajlarda özellikle üzerinde vurgu yapılan konular. (Köprülü'nün ve Hüseyin Hüsâmeddin'in etkisiyle) lider olarak Baba İshak, isyanın heterodoks karakteri, yalnız Türkmenlerin değil, Anadolu'daki her kesimden halkın katılmış olması, Selçuklu yönetiminin sömürücülüğü,vb. konulardır.
Sünni kesme mensup yazarların kitaplarındaki babailer isyanı dair pasajlar ise, tıpkı yukarıdakiler gibi, profesyonel bir tarih perspektifinden bakmayan yarı ideolojik pasajlardır. Genelde Selçuklu yönetiminin zulmünü, isyanın haklı sebebi olarak değerlendirmekte, bu yüzden de Türkmenlerin yanında yer alan bir yaklaşım sergilemektedirler.
Oğuzlar, Selçuklu yönetiminin, devletin kuruluşunda büyük hizmetleri dokunmasına rağmen, kendilerini devlet hizmetinde kullanacak yerde, raiyyet yazıp ağır vergilere tabi tuttuğunu görünce çok kızdılar ve ayaklandılar.
Selçuklu hükümeti devlet işlerinde İranlı unsurları tercih etmek durumunda olduğu için Türkmenlerin kızgınlıklarını kışkırtıyordu. Bürokrasideki yüksek kademeleri işgal eden iranlılarda Türkmenlere hoş davranmıyorlardı