Öne Çıkan Babailer İsyanı kitaplarını, öne çıkan Babailer İsyanı sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Babailer İsyanı yazarlarını, öne çıkan Babailer İsyanı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Selam️ Ahmet Yaşar Ocak “Babaîler İsyanı” / Aleviliğin Tarihsel Alt Yapısı..
Prof. Dr. Ocak’ın 1978’de Claude Cahen’in başkanlığında bir jüri önünde savunulan doktora tezi olduğu, 1980’deki özetlenmiş baskısında belirtilmiş, daha sonra jüri tarafından kabul edilen orijinal Fransızca versiyonu Türk Tarih Kurumunca neşredilir. 1996 yılında bu
XIII. yüzyılda Anadolu'da en faal heterodoks tarikatlardan biride Haydarilik'tir. Aslında bu tarikat, Yeseviliğin Kalenderilik'le karışımından
doğmuştur ve ikincisine daha yakın olduğu için onun bir kolu olarak da
telakki edilebilir. Kutbeddln Haydar (öl. 1221'den sonra) isimli bir Türk şeyhi tarafından kurulan Haydarilik, Türkmen muhitlerinde süratle yayıldı.Zave'de büyük bir zaviyesi olan Şeyh Kutbeddln Haydar, çok şöhretli bir şahsiyetti. Onun müridieri Moğol istilasının başlamasına kadar Orta Asya'da ve İran'da faaliyet gösteriyorlardı.
Büyük bir çoğunluğu okuma yazma bilmeyen, sade zihniyetli ve yaşantılı, güç hayat şartları içinde bulunan bu insanlar, Sünni İslam'ın karmaşık ve anlaması güç bir takım inanç esaslarını ve abdest alarak günde beş vakit namaz kılmak, yahut Ramazan ayında bir ay oruç tutmak gibi ancak yerleşik hayatın sağlayabileceği bir intizam gerektiren şer'i ibadetleri pek de önemsemiyorlardı. Bu sebepledir ki, çoğu zaman İslam'ın ince ve karmaşık teolojik konularıyla hiç ilgilenmeyen, ama güçlü bir mistik cezbenin hakimiyetindeki, çoğunluğu okuma yazma dahi bilmeyen Türkmen babalarının geleneksel hurafelerle karışık, kendilerine daha uygun gelen, tasavvufun basitleştirilmiş fikirleriyle yorumlanmış müslümanlık anlayışına yöneliyorlardı. Ama onlar kendilerini çok samimi bir şekilde İslam'a adamışlar ve ona bağlanmışlardı.
Oğuzlar ve öteki Türk boyları, Sivas, Tokat, Amasya, Çorum Kayseri, Bozok, Kırşehir, Çankırı ve Eskişehir'i içine alan Anadolu bozkırlarını dolduruyorlardı.
Babailiğin, Vefrulik, Kalenderilik, Haydarilik ve Y esevilik olmak üzere dört heterodoks tarikat mensubunun teşkilatlayıp yönettiği, bü yük çoğunluğuyla Türkmen zümrelerini içine alan, senkretik bir dini ide oloji kullanmasına rağmen, dini değil, sosyal-siyasi bir hareket olduğunu kabul etmek bize daha doğru görünüyor. Bizce isyanın başarısızlığı sonucu bu hareket siyasi hüviyetini yitirince, bundan sonraki bölümde görüleceği gibi, şansını bir iki kere daha denemek istemiş, ama yeni başarısızlıklar, temeldeki organizatör sfifi kuruluşları sebebiyle bu hareketi ister istemez, kendini dini-mistik niteliğe indirgemek zorunda bırakmıştır. Babailik böy lece erken Osmanlı dönemine dini-mistik bir hareket olarak intikal etmiş ve kendine yeni bir isim bulmuştur: Abdiiliin-ı Rum. Bu dönemi anlatan hiç bir Osmanlı kroniğinin bu terimi kullanmamasına rağmen, bir tek Baba İlyas'ın soyundan gelen bir şeyh olarak tarihçi Aşıkpaşazade'nin bu terimi kullanması ve simgelediği harekete vurgu yapması, kanaatimizce bunun bir göstergesi sayılmalıdır.
Türkmenlerle yerleşik ahali arasında mevcut olduğuna işaret edilen farklılıklardan biri de dini inanç yahut daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse, İslâm anlayışı alanındadır.
Şurası çok tabiidir ki, daha IX. ve X. yüzyılda İslâmiyet Orta Asya'da değişik bölgelerde Türk zümreleri arasına girmeye başladığı zaman, birbirinden farklı iki
Burada eğer, konunun kendi birliği içinde genel vaziyetine bir göz atılacak olursa, aşağıdaki biçimde özetlemek mümkündür: 1237 yılında, II Gıyaseddin Keyhusrev babası I. Alaeddin Keykubad'ın zehirlenerek ölmesinden sonra Anadolu Selçuklu tahtına geçmiştir. Babasının zamanında doruk
noktasına erişen memleketip siyasi, içtimai ve iktisadi nizamı, yeni genç
sultanının beceriksiz ve kötü idaresi yüzünden hızla alt üst olmaya başladı.
Bilhassa veziri Sadeddin Köpek'in kendi ikbalini ve iktidarını daha da yükseltmek için işlediği siyasi cinayetler ve gayri meşru bir takım faaliyetleri, halkın hayatında büyük krizler meydana getirdi. Bu arada göçebeler ve köylü ahali bu kötü yönetimden son derece zarar gördü. İşte bu genel rahatsızlık yüzündendir ki, 1240 yılında bir ihtilal patlak verdi.
F. Köprülü'nün çok yerinde olarak belirttiği üzere, Ahmed-i Yesevi'nin Türkmen çevrelerinde hayli popüler bir sima olduğunu da ispat etmektedir. Bu itibarla Hacı Bektaş'ın Baba İlyas'a intisap etmezden evvel, bir Yesevi dervişi olarnamakla beraber, Yesevi geleneğini koruyan bir tarikata (Haydarilik) mensup olduğunu, Baba İlyas'ın çevresine katıldıktan sonra aynı zamanda Vefailiğe de geçtiğini, yahut kendi mensubiyetini koruduğunu da söyleyebiliriz. Bektaşilik tarikatında Yesevi an'anelerinin neden yaşamağa devam ettiğini, hatta Vilayetname'nin yazıldığı çağa kadar bu geleneğin varlığını neden sürdürdüğünü ancak bu şekilde açıklayabiliriz
Baba İlyas ile muhtedi bir aileden gelme Baba İshak arasındaki ilişki tıpkı, Şeyh Bedreddin ile halifeleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal arasındaki ilişkiye benzemektedir. Bilindiği gibi, Torlak Kemal bir Yahudi muhtedisi olup,şeyhi Bedreddin adına hareket etmekteydi ve 1416'da Manisa taraflarında bir ayaklanma çıkarmıştı. Dede Sultan denilen Börklüce Mustafa'nın ise Baba İshak benzeri Müslümanlık,Musevîlik ve Hıristiyanlık karışımı bir doktrin propaganda ettiğini biliyoruz.