1924 yılında nasıl yazılır böyle bir roman?
diye diye okudum ‘Ben Deli miyim?’ i.
Hoş ahlaksız bulunup,halkı edepsizliğe teşvik ettiği gerekçesiyle hem yazar hem yayınevi dava edilmiş,yargılanmış.Ve beraat etmiş. Aslında yazara göre diğer romanlarından çok da farklı bir ahlaksızlık yok bu eserinde de.Roman,ahlakın aynasıdır.Dolayısıyla bir ahlaksızlık değil siyasi hesap kaygılı bir dava diye düşünebiliriz.
Daha kitabın başında başkarakter Şadan ve annesinin karşılıklı konuşmasında yeni kurulan Cumhuriyet rejimini şiddetle eleştiriyor,kurulur kurulmaz bir yolsuzluk olayına karışan hükümetin payitahtın vasıflarını aynı devam ettiğini,kabuk değiştiren bir hükümet olduğunu dile getiriyor.Sonra Şadan ve Kalender Nuri adlı iki dejenere tip toplumun ahlaksızlıklarını eleştirerek iğrenç arzular peşinde nasıl entrikalarla psikolojik hastalıklarının altında sosyal tüm rahatsızlıkları türlü türlü kepazelikle sergiliyor tüm roman boyunca okuyoruz.
Bir deli rolü oynayan oyuncu tımarhaneye yönlendirilebilir mi ki bir delinin deliliklerini kurgulayıp yazan yazar yazdıklarından dolayı suçlu olsun?
Önce sevimli başlayan iki delinin maceraları gitgide iğrençleşerek şaşırtıcı biçimde ilerliyor,ıstıraba dönüyor adeta ve trajik bir sonla da bitiyor.
‘Ben Deli miyim?’aslında hüzün dolu bir roman.Kara mizahtan,ıstıraba giden bir çizgi var ve ustaca yazılmış,hayran kaldım bu cesur romana ben.Kitapla ilgili o kadar çok şey yazıp,o kadar çok abartmak istiyorum ki...
Abartılmayı hak ediyor çünkü.
Herkes okusun.
Her yerde karşıma çıksın istiyorum.
Seviyorum Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı okumadan da duramıyorum.