Çalınan paranız değil de dikkatiniz olsaydı yine de polisi arar mıydınız ya da esir edilen bedeniniz değil de zihniniz olsaydı yine de yardım çığlıkları atar mıydınız? Evinize zorla gireni haneye tecavüzden yargılıyorken zihninize sinsice yerleşenleri kime şikâyet ediyorsunuz?
Görüntünüzü, sesinizi, mesajlarınızı, eğilimlerinizi, tıklamalarınızı gizlice işleyip düşünce teşhirciliğiyle sizleri pazarlayan şirketleri; çıplak bir bedenden daha mı az müstehcen buluyorsunuz? Zihin haritalarını algoritmalara kaptırmış bir beyin, organ mafyasının eline düşmüş bir bedenden daha mı az korku duymalıdır?
İdrak duvarı zedelenmiş bir zihin, kapısı olmayan bir ev kadar işgalin öznesidir. Bu işgal ve ihlâller, özgürlüğün fedasıdır aslında. “Yalnızca ölüler, ölmüş sayılmaz bu dünyada. Aynı zamanda özgürlüklerinden yoksun olanlar da ölüdür.” der Mandela.
O zaman soralım kendimize: Aynada gördüğümüz o kişi, ipleri gizlenmiş bir kukla mı yoksa kendi sınırlarını genişleten özgür bir savaşçı mı?