Sürekli bir şeyler kırılır.
Bardaklar, tabaklar, verilen sözler, yürekler... Buzu kırabilirsiniz; dalgaları da; sessizlik bile bir anda paramparça olup dağılır. Zincirler kırılır; bağlılıklar, dostluklar, yeminler...
Kısacası yaşamdaki birçok şey kırılgandır. En çok da yaşamın kendisine yönelik bağ...
Kırık dökük bir hayatın içinde osteogenesis imperfecta hastalığıyla dünyaya gelen bir bebek: Cam Çocuk Willow. Sayısız kırıkları sarmaya çalışan bir anne: Charlotte. Buz gibi görünümü altında parçalanan bir baba: Sean. Kardeşinin kırıkları altında ezilen bir diğer kız: Amelia. Ve Charlotte'nin biricik arkadaşı ve doktoru: Piper. Buzun üstünde gezinen bu karakterlerin etik ve kişisel kararlarla ilgili söyleyecek çok sözü olacak.
Jodi Picoult Cam Çocuk'ta bir kez daha edebi dehasıyla son derece kaygan bir zeminde önemli ve kışkırtıcı sorulara yanıt arıyor.
"Picoult kestirilemez bir ihtişamla yazıyor. " "Picoult abartılması güç derecede iyi yazıyor. "
-Stephen King, Financial Times-
"Picoult sıcak konulara parmak basmakta üstatlaştı, hatta kahin seviyesine geldi. Bizi doğru ve yanlış üzerine düşünmeye zorlayışı karşısında afallamamak imkansız. "
-The Washington Post-