Birinci kitaptan çok çok daha iyiydi, okuması benim için zevkli ve kolay oldu. Daha çok entrika daha çok gizem ve tabiğki Luca Falcone. Sophie travma ve stres bozukluğu yaşarken en yakın arkadaşı millie'nin de yardımıyla hayata tutunmaya devam ediyor. (Kızım bunlar daha başlangıç diye Sophie'nin yüzüne bağırmak istedim, bazen çok dramatik davranabiliyor.) O sırada Falcone'ların kan davası devam ediyor, baş düşmanları olan Marino'ların geri döndüğüne şahit oluyoruz.
Bu kitap da ; birinci kitaba göre mafya teması daha ön planda olmuş, okurken sizi heycanlandırıp ayrıca merak içinde bırakabiliyor. Aslında çok büyük beklentiniz olmasın, sıradan bir hikâye ve kolay bir akışı var. Farklı ve büyüleyici yanı, bence tamamıyla Luca Falcone olmuş, ona bayılıyorum.Yazarın bize Luca'nın hep bildiğimiz sert, soğuk, ulaşılması zor olan yanından, daha gerçekçi yanını bizimle paylaşması baya hoşuma gitti.
Falcone kardeşlerin hepsini seviyorum Valentino'ya zaten ayrı bir zaafım var. Beş kardeşin hepsini sevsem de birinci kitapta da oluğu gibi Nic'e yine ısınamadım, asla sevemiyorum. Marino'lar ve Falcone'lar, birbiri ardına gelen ölümler, okudukça daha çok stres oldum. Son sayfaları okurken şok üzerine şok yaşadım,yine. Sophie'nin sonda öğrendiği sır hayatını büyük anlamda değiştirecek. Ne kadar anlaşılır yazılmış desem de sonu beni ters köşeye aldı.
Okunması kolay Entrika ve heycan dolu serinin bu ikinci kitabını da sevdim.