Ve zaman kendinden utanır olmuşken, ''SEN'' gül kokun ve nurunla dünyaya teşrif etmiştin 571'de...♡
"Doğmuştur, Allah'ın Sevgilisi, Kâinatın Efendisi, Âlemlere Rahmet, <Gâye - İnsan ve Ufuk - Peygamber> dünyaya gelmiştir. Bütün yaratılmışların ve yaratılacakların vücuda gelişinden murad olan... Doğmuştur.
Tarihe sorarsanız şöyle diyecektir:
-Sene 571... Nisan ayının 20. günü... Pazartesi sabaha karşı... Kamerî Rebiülevvel ayının 12. günü. Mekke ufukları ağarırken..."
Dünyanın safası gitti ve kederi kaldı.
Hep,her gün biraz daha koyulaşan o kederin loşluğu içinde sürünüp gidiyor değil miyiz? Dünya her gün biraz daha karanlık...
Hazırlıklar tamamlandıktan sonra Allah'in Resûlü ellerine bir kılıç aldilar ve dediler:
- Bu kilicı hakkiyle benim elimden kim almak ister?
İsteyenler oldu; vermediler. Ebu Düccâne Hazretleri ilerledi:
-Bu kilicın hakkı nedir, ey Allah'ın Resûlü?
-Bu kilicın hakkı, paramparça oluncaya kadar kâfirin yüzüne çalınmasıdır.
-Ver, ey Allah'ın Resûlü, o şartla alıyorum
Verdiler.
Ebu Düccâne kilıcı alınca koltuk kabartarak ve salinarak yürüdü.
Allah Resûlü bu hale bakarak dediler:
"- Allah bu yürüyüş tarzını sevmez, amma bu yerde müstesna..."
Yerinde, küfre böbürlenmek sevap...
Hadis meâli:
"- Kibirliye kibretmek sadakadır.."
İzin ver; onu bir kere de ben anlatayım! İzin ver; herkesin boyuna göre açıldığı bu ufuksuz denizde sana yaklaşabilmek değil, fakat kıyılardan, gerilerden yani kendimden uzaklaşabilmak manasına bir kere de ben gücümü deneyeyim! Öyle ki, sahili kaybetsem, artık gerilere dönemesem ve sende boğulsam, işte o zaman aradığım hayatın eşiğine ayak basmış olurum.