Hiç kuşkusuz bu bir kitap incelemesi değildir. Kitap incelemesi sanki bir yandan Tâlim ve Terbiye Kurulu resmiyeti veya edebiyat eleştirmenliği tarzı bir uzmanlık alanını çağrıştırıyor, öte yandan lise öğrencilerinin performans ödevi veya kitap özetini… Benimki olsa olsa kitabı okuduktan sonra anlam(lar) çıkarıp, kendime göre değerlendirmem, yorumumdur.
Roman mevzûu insan olunca içerikte ona âit bütün teferruat, hal ve hareket mevcut, iktidar; ona ilişkin her türlü necâset, âcizlik, yerine düşünme, bilme… Minik bir araştırmayla kitapla ilgili bir sürü uzman tahlili bulunup okunabilir, yazar burada ne demek istemiş bâbında.
Nazarıdikkati çekmek istediğime gelince: Ferhan Şensoy’un “Dili bozarak düzeltiyorum” meâlinde bir sözü vardı. Ehl-i kalem dili bozarak düzeltebileceği gibi, felsefeden Arnavut ciğerine, edebiyattan deve güreşine kadar her işte ehil olmak merâkı olanlar da pekâlâ dili düzelterek bozabilirler.
Dolayısıyla, eserin dili için yeni, deneysel gibi şeyler söylenebilir, söylendiği gibi de öylece orada durabilir çünkü zurnanın zırt dediği yer de tam burasıdır: Roman, her mecrâda gürül gürül üstümüze abanmakta olan işbu her işte ehil olma meraklısı gürûh-ı cühelânın hilkat garîbesi dili ve hâlinin “olduğu gibi” görünümlü muhteşem bir edebî mâlûmu îlâmı.
Dağ Yolunda Karanlık Birikiyor nitelikli bir ehl-i kalem eseri. Müthiş üslûbunun benim “küçük dağlarımda” yarattığı huşû içinde her sözcüğün, cümlenin zevkine vararak; Yakup’la birlikte halden hâle girerek, ekseriya tebessümle, yer yer kendimi kahkahadan kırılırken bularak, keyifle okudum… Sorulursa başyapıt!