Saygı Öztürk bir dönemin karanlıkta kalan konularını siyasi konjonktür tabanında incelerken derin devletin zaman zaman nasıl ülke menfaatlerini gözetmek yerine gücü elinde tutanların çıkarları için kullanıldığını da anlatmış. Devletlerin çıkarları için gizli güçleri, örtülü ödenekleri, silahlı milis kuvvetleri hatta zaman zaman terör örgütlerini bile kullandığını hepimiz biliyoruz. Peki halkın menfaati için halktan habersiz gizli kapaklı yürütülen bu işlerin haklılığına yada doğruluğuna kim kanaat getiriyor. Cevabın kim olduğunu bilmiyoruz ama kim olmadığını çok iyi biliyoruz; halk!
Ben şahsen bu derin devlet oluşumlarına müsaade eden etkenin muhalif, sorgulayıcı, araştıran yanı köreltilmiş halkın pasifize edilmesi olduğunu düşünüyorum. Burada halk tek başına bir erk değil ve asla da olamaz. Halkın bilinçlenmesi, sorgular, hesap sorar hale gelebilmesi için aydın kesimin elini daha fazla taşın altına sokması şart. Hoş bunu yapan Uğur Mumcu, Necip Hablemitoğlu, Çetin Emeç gibi aydınlar katledilirken susan halkın da önce yüksek bir eğitim seviyesine ulaşması büyük önem arz ediyor. Uzun lafın kısası; bu hem halkın bilinçlenmesi, hem toplumların düşünen sorgulayan insanlardan oluşmasını sağlayacak eğitim öğretim sisteminin iyileştirilmesi, hem de diğer bir taraftan muhalif aydınların sorumluluk alması gereken topyekün bir çağdaşlaşma hareketi olarak önümüzde duruyor. El birliği ile yeni Devletin Derinliklerinde kitapları yazdırmamak dileğiyle..
Keyifli okumalar..