Dehşetin boyutları öylesine büyüktü ki henüz kavranabilir olmaktan çok uzaktı. Zaten faşizmin de önkoşulu insanın kendi sönüşünü tasavvur edemiyor oluşuydu. Herkes kendi küçük çevresinde kendini korumayı tasarlayabiliyordu, yoğunlaşan deformasyondan rahatsızlık duysa da bunun arkasında ne olduğu kavranmaktan uzaktı, günlük yaşam içindeki basit karşı koyuş girişimleri bile yüksek surlarla karşılaşıyordu ve oradan da alçaklığın her türlüsü dal budak sararak büyüyordu. İşinin, tezgahının başındaki insanlar sıradan düzenlerinin içinden çıkmış olanlar, güç sahiplerinin cinayet eğilimlerini nasıl tahmin edebilirlerdi ki, kendi hayat gaileleriyle uğraşırken despotların zihinlerinden geçen çılgınlıkları nasıl anlayabilirlerdi ki. Bu saflık sayesindedir ki, alçaklığın ve kâr hırsının dünyası zehrini damla damla her gruba, çıkar topluluğuna, örgüte akıtıyor, bağları, karşılıklı ilişkileri çözüyor, güven duygusunun altını oyuyordu, böylece süreç başarılı bir biçimde işliyordu, çünkü bunun zemini on yıllardır hazırlanmıştı.