Albert Camus - Düşüş
Uzun zamandır bir kitabı okurken bu kadar zorlandığımı hatırlamıyorum. Gerçek anlamda anlatılanlara odaklanıp olaya dahil olabilmekte çok zorlandım. Sonra anladım ki olaya değil karakterimin düşüncelerine dahil olmalıyım. O zaman işler -en azından benim için- kolaylaştı.
Kiminle konuşurken filtrelere ihtiyaç duymaz insan? Kelimelerinde özgürdür? Arkadaş? Dost? Hayır, bir yabancıyla konuşurken özgürsündür. Seni ona bağlayan bir geçmişin yoksa kelimelerin özgürleşir. Bay Clamence, bunun farkında olan zeki bir adamdı. Bir avukat düşünün, savundukları hep 'haklı', suçlanamayacak insanlarla dolu bir geçmiş. Herkes için savunmadayken, kendi için bunu yapamadığı an'da ne hisseder? Nelerle boğuşmaya başlar? Hayır bir yargıç karşısında kendisini savunması gerekmiyor, bu en kolay yolu olurdu. Kendini kendine karşı savunmak zorunda. Çözümü var mı bunun? İnsan vicdan mahkemesinde kendini haklayabilir mi? Korku, suçu haklı çıkartır mı? Görmezden gelmek seni ne kadar suçlu yapar? Bay Mükemmelin kendine karşı olan savunmasını, kendi yargıçlığınızla irdelemek isterseniz buyrun kişisel mahkemenize..