Fikirler hayatın malı oldukları müddetçe yaşarlar. Ortaya atılan her fikir, toprağa serpilmiş tohum gibidir. Tohum toprakla temas kurup, güneş enerjisinden istifade ettiği müddetçe yaşama gücüne sahip olabilir. Fikir de böyle... Hayatın içinden geldiği, hayatla irtibat kurabildiği ve hayatın malı olduğu nisbette hayatta kalabilir. Hayatın malı olmamış fikirler, toprağa kök salmamış tohumlar gibidir. Mutlaka bir gün kurumaya mahkûmdur. Medeniyetin dişlileri arasında ezilmekte olan yirminci asır insanı için bu sözün realiteden başka birşey olmadığı kanaatındayız.
Ne var ki, nice yıllardır biz müslümanlar Kur'an'la hayat'ın arasına yıkılmaz sedler çekmişiz Hele son asırlarda Kur'an-ı Mübine beşerin hayat kitabı olarak değil; mihrab nağmeleri, mezar duaları gözüyle baktık. O'nu sırf âhiret kitabı bildik. «Ölüler dini değil, bu din, dîn-i hayat» diyen Akif, müslümanların bu büyük derdini şu mısralariyle ne güzel ifade eder:
« Ya açar bakarız Nazm-ı Celîlin yaprağına,
Ya üfler geçeriz bir ölünün toprağına. »