Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Teknik Araçlarla Yeniden - Üretim ( Çoğaltma ) Çağında Sanat Eseri

Fotoğrafın Kısa Tarihi

Walter Benjamin

Öne Çıkan Fotoğrafın Kısa Tarihi Gönderileri

Öne Çıkan Fotoğrafın Kısa Tarihi kitaplarını, öne çıkan Fotoğrafın Kısa Tarihi sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Fotoğrafın Kısa Tarihi yazarlarını, öne çıkan Fotoğrafın Kısa Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsanın yüzü suskundu, bakışı bunu değiştirmiyordu..
Geleceğin Cahilleri
Geleceğin cahilleri yazmayı bilmeyenler değil, fotoğrafı bilmeyenler olacaktır.
Reklam
İnsanların nasıl yürüdüğünü -en kaba haliyle bile- anlatmak kolayca mümkün iken, bir kişinin attığı her adımda saniye saniye hangi pozisyonda olduğu konusunda kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Oysa fotoğraf, zaman geçişleri ve mercek büyütmeler gibi yollarla bu tür bir bilginin edilmesini sağlayabilir. İnsan, nasıl psikanaliz vasıtasıyla bilinçdışının dürtüleri hakkında bilgi sahibi olabiliyorsa, bu yöntemler sayesinde de bu görsel bilinçdışı hakkında bilgi edinebilir.
Sayfa 11 - AGORA KİTAPLIĞI ☪ İkinci Basım: Ocak 2013Kitabı okudu
Bir sava göre, "geleceğin cahilleri yazmayı bilmeyenler değil, fotoğrafı bilmeyenler olacaktır”
Sayfa 38 - Agora KitaplığıKitabı okudu
Fotoğrafta yakalanan an
Eğer bu resme yeterince uzun bir süre bakmak mümkün olursa, hemen fark edeceğimiz şey zıtlıkların ne kadar keskin bir biçimde var olduğudur.Demek ki en kusursuz tekniği uyguladığımızda, fotoğrafın yağlıboyayla çizilmiş bir resimde artık yakalamamızın asla söz konusu olmadığı büyülü bir değer kattığı sonucuna varabiliyoruz.
İnsanın yüzü suskundu, bakışı bunu değiştirmiyordu.
Reklam
Atget bütün dikkatini unutulmuş ve görmezlikten gelinen şeylere yöneltmişti; bu yolla, şehir isminin egzotik, romantik, mesafeli yankılarının karşısına gerçekliği çıkarmış oluyordu. onun motifleri, batmakta olan bir gemiden boşalan sular gibi, gerçekliğin üzerindeki haleyi emip çıkarmaktı.
Homeros'un devrinde Olimpos'taki tan­rıların gözünde seyirlik bir şey olan insanlık, artık ken­disi için bir seyir malzemesidir. İnsanlığın kendine ya­bancılaşması o raddeye varmıştır ki, kendi yıkımını da­hi birinci kalite bir estetik haz olarak yaşayabilecektir.
Sanat eseri, daha önce cazip görünümlü ya da ikna edici bir yapıya sahipken, Dadacıların ellerinde kur­şun atan bir silaha dönüşür. Dadacı sanat eserleri se­yirciye bir kurşun gibi çarpar, onların üstüne çöker ve böylece dokunsal bir nitelik kazanır.
Pirandello'nun anlattığı şekliyle, kamera önündeki oyuncunun üstüne çöken yabancılık duygusu, esasın­da, insanın ayna karşısında kendi görüntüsüne bakar­ken hissettiği yabancılıkla aynı türde bir duygudur. Oy­sa artık, yansıyan bu görüntü ayrılabilir, taşınabilir ha­le gelmiştir. Peki, o görüntü nereye taşınmaktadır? Seyircinin önüne.Sinema oyuncusu bu duygunun bilin­cinde olmaktan bir an dahi sıyrılamaz. Oyuncu kamera­nın karşısındayken, son aşamada seyircinin de, yani pa­zarı meydana getiren tüketicilerin de karşısına çıkacağı­nı iyi bilmektedir. Oyuncunun hem emeğini hem de bü­tün benliğini, kalbini ve ruhunu sunduğu bu pazara eli­nin uzanması mümkün değildir. Çekim sırasında, orta­ya çıkacak nihai ürünle teması, bir fabrikada çalışan iş­çilerin ürettikleri ürünle temasları kadar azdır.
Reklam
1927'de, büyük bir filmin kendi mali­yetini çıkarabilmesi için 9 milyon kişi tarafından izlenmesi gerektiği hesaplanmış­tı.
"Uçuşan yansımaları bir yerde sa­bitlemeye kalkmak, Almanların eksiksiz araştırmaları­nın ortaya koymuş bulunduğu gibi, yalnızca imkansız bir girişim olmakla kalmaz, aynı zamanda böyle bir şe­yi aklından geçirip dilemek bile dinimize küfür sayılır. İnsan Tanrı'nın suretinde yaratılmıştır ve Tanrı'nın su­reti de insan icadı olan hiçbir makineyle yakalanamaz. İlahi ilhamla mest olmuş dini bütün bir sanatçının de­hasının doruğunda varıp varabiieceği en yüksek nokta, bağlılığının en koyu anlarında ilahi/ insani özellikleri mekanik bir alete başvurmadan çoğaltmasıdır."
İnsan -ister sağ düşüncede olsun, ister sol kökenin bağlı olduğu yere bakılarak değerlendirilirmeye alışmak zorunda kalacaktır.
Dadacılar, eserlerinin satış değerine çok az önem veri­yorlar, fakat bunun karşısında, eserleri vasıtasıyla belli meseleler üzerine kafa yarmanın sağlayacağı faydalara çok daha fazla önem atfediyorlardı.
Gerçekliğin kitlelere, kitlelerin de gerçekliğe uydurulması, düşün­me açısından olduğu kadar algılama açısından da sınır­sız boyutlu bir süreçtir.
56 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.