Yazdım yazdım ama olmadı. Ne yazsam bu acıyı bu vefasızlığı tarif etmeye yetmedi, kabiliyetim yoktu zaten kabiliyet de yetirilemezdi.
Hz. Hüseyin'in kerbelâda şehit edilmesi her yıl bil hassa muharrem ayında ümmetçe yasını tuttuğumuz, hicran ve hüznümüzün doruk noktaya ulaştığı dualarla yâdettiğimiz elim bir faciadır.
Peygamber efendimiz(s.a.v):
“Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Allah’ı seven Hüseyin’i sever. Hüseyin, torunlardan bir torundur.” buyuruyor.
Peygamber torunu olması tabiki çok önemli lâkin rabbim Allah'dır diyen, Allah'ın sevgili bir kuluna, sırf hilafet namına, nasıl bir anlayışla ve gözü dönmüşlükle nasıl kıydınız. Elinize ne geçeceğini umdunuz. İnandım dediğiniz rabbimizin karşısına hangi yüzle çıkmayı hayal ettiniz.
Kurmak istediğiniz dünyada kime ne miras bıraktınız acıdan başka..
Hz. Hüseyin'in, Küfe Süvarilerine hitabinda:
"Ey insanlar! Resûlullâh Aleyhisselâm buyurmuştur ki: Kim, zâlim bir sultanın, Allah'ın haram kıldığını helallaştırmak istediğini, Allah'ın ahdini bozduğunu, Resûlullâh'ın Sünnetine muhalif olarak Allah'ın kullarına düşmanlık ettiğini ve günah işlediğini görür de, onu, fiille veya sözle değiştirmeğe çalışmazsa, Allah'ın, zâlim sultanı sokacağı yere (Cehenneme) onu da, sokması üzerine düşen bir hakdır!"
Ahlarımız ki ne ahtır yarı yolda bırakanlara..
Kerbalâ mirastır Hz. Hüseyin'den geride kalanlara..
Selam olsun varsa o mirasa sahip çıkanlara..