Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İdamın Günlüğü

Osman Balcıgil

İdamın Günlüğü Gönderileri

İdamın Günlüğü kitaplarını, İdamın Günlüğü sözleri ve alıntılarını, İdamın Günlüğü yazarlarını, İdamın Günlüğü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İdamın Günlüğü
İdamla yargılanan bir tutuklunun, oğluyla ilgili olarak karısına yazdığı şiir... Göremezsem sen anlat oğluma güneşi görmeden gömülenleri grizu patlamalarını anlat sıcacık yataklarından alınıp bir seher vakti sorgusuz ve yargısız kurşuna dizilenleri ölümü anlat çırıl çıplak ölümü anlat ki korkmasın gördüğünde sallanırken babasının darağacında cesedini kır çiçeklerini anlat ona yaz yağmurlarının serinliğini anlasın kırlangıçlar kadar özgür olan bir hayatın önemini soğukluğunu anlat pranganın kelepçenin pasını zincire vurulmuş umutları anlat tutsak edilemeyen beyinleri anlat kangölleri içinde bir gençliğin gidişini... İdamın Günlüğü Osman Balcıgil
102 syf.
9/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
1980 darbesinden sonra hızlıca yapılan idamların hikayesi ve idam edilen kişilerin ailelerinin psikolojik ve fiziki durumlarını çok güzel aktarmış yazarımız beğendim güzel ve okunması gereken bir kitap diye düşünüyorum.
İdamın Günlüğü
İdamın GünlüğüOsman Balcıgil · Onur Yayınları · 198631 okunma
Reklam
Çocuğu idamla yargılanan her anne baba için, infaz kabus demektir. Gazetelerde okudukları infaz haberleri çocuğu idamla yargılanan anne ve babaları her defasında kendi oğullarını kaybetmiş gibi sarsar. Bir infaz haberi aldıklarında henüz kendi çocuklarının mahkemelerinin sürüyor olması, işin daha Yargıtay ve Meclis safhalarının da bulunması bu insanları oyalamaz. O an hepsine, ipin ucunda sallanan sanki kendi çocuklarıymış gibi gelir.
Sayfa 55 - Onur YayınlarıKitabı okudu
"Geleceğe dair konuşacak bir şeyleri olmadığından geçmişi konuştular."
"İnsanın yanılmazlığını görebildiğim güne kadar, idam cezasının kaldırılmasını isteyeceğim." La Fayette
Reklam
Tahsin Bey evinde bir parça bile ip görmeye tahammül edemeyen bir baba : " Her türlü ipten nefret ediyorum artık. Biliyorum, akıl dışı bir şey bu. Ama öyle. İp görmeye tahammül edemiyorum. Dikiş ipinden, çamaşır ipine kadar, bütün ipler bana idamı hatırlatıyor. Nerede bir ip görsem, oğlum bir ipin ucunda sallanıyormuş gibi geliyor bana. "
İnsanlık için can veren tüm dünya devrimcilerinin anısına saygıyla.
"... İdam düpedüz ölüm değildir. Toplama kampı nasıl salt hapishane değilse, idam da yalnızca kişinin canından olması değildir. Önceden en inceden inceye düşünülüp tasarlanan cinayet idamdır. Hiç bir caninin eylemi, ne kadar ince hesapla hazırlanmış olursa olsun, bununla kıyaslanamaz. Çünkü, kıyaslanabilmesi için, kurbanına kendisini öldüreceği günü önceden haber vermiş ve o andan itibaren kurbanını aylarca kendi merhametine terketmiş bir caniye ölüm cezasının uygulanması gerekirdi. Böylesi bir canavara özel yaşamda rastlanamaz. " Albert Camus...
Kelimelerin Tükendiği Yer...
Tahsin Bey evinde bir parça bile ip görmeye tahammül edemeyen bir baba : " Her türlü ipten nefret ediyorum artık. Biliyorum, akıl dışı bir şey bu. Ama öyle. İp görmeye tahammül edemiyorum. Dikiş ipinden, çamaşır ipine kadar, bütün ipler bana idamı hatırlatıyor. Nerede bir ip görsem, oğlum bir ipin ucunda sallanıyormuş gibi geliyor bana. "
Erdal Eren Olayı...
Erdal Eren, gerçekleştirdiği iddaa edilen Zekeriya Önge'nin öldürülmesi olayının üzerinden henüz sadece kırksekiz gün geçmişti ki, idama mahkum edildi. Eren'in davası bir dönemin yargılanmaları hakkında fikir sahibi olmak isteyenler için son derece "iyi" bir örnek kuşkusuz. Daha da önemlisi, genel olarak idamların geri alınmaz bir cezalandırma biçimi olduğunu ifade etmeye imkan vermesi... Onsekiz yaşında olduğu da kuşkulu olan bu genç idamından bir kaç saat önce yazdığı mektupta, annesi ve babasına, kendisine bu cezanın işlemediği bir suçtan dolayı verildiğini anlatıyor, onlara " Bununla amaçlanan insanlara gözdağı vermektir." diye sesleniyordu.
Reklam
Şafak Türküsü...
Şafak Türküsü'nün yazarı Nevzat Çelik, bakın bir şiirinde annesiyle idam konusunu nasıl konuşuyor : gecenin kıyısında durmuşum kefenin cebi yok koynuma yıldız doldurmuşum koşun çocuklar çocuklar koşun sabah üstüme üstüme geliyor...
" İnsanlar nasıl unuttular 1980'den önce olup bitenleri? Ekonomik ve sosyal bir kriz vardı. Silah kaçakçıları, gençleri birbirine düşüren politikacılar, daha neler neler vardı. Nasıl unuttu da bu toplum bunları, şimdi sadece bizim çocuklarımızın suçlu olduğunu düşünüyor. Anlaşılması güç bir şey bu. Çözülmesi zor bir bilmece bu."
Oğlumun idam aldığını bilmeden, bana 'suçlu olan asılsın' diyenler oldu. Tabii, insanları, idamlar gerçekleşirse rahat edeceklerine inandırdılar. Yani, ' Türkiye’nin meselelerini bu iki-üçyüz çocuğun üzerine yıkıverdiler. Bütün günah-vebal sanki onlarınmış gibi, her şey onlara mal edildi.
İdam ve Ölüm Farklı Şeyler...
" Ölüm aslında laf olarak o kadar fena bir şey değil. Etrafınızda pek çok insan ölüyor. Anneniz, babanız, kardeşleriniz, hatta çocuklarınız ölüyor. Sonunda ölünüyor yani. Erken ya da geç. Ama bu 'idam' başka birşey. Yani aslında biliyorsunuz ki, oğlunuz sağ. Bir yerde sağ olarak duruyor. Sonra birisi çıkıyor ve oğlunuzun idamını istiyor. İşte bu farklı bir şey. Yani birileri sizin oğlunuzu öldürmek istiyor. Bunu öğrenmek feci bir şey. Yani, hasta olan oğlunuzun ölmesi, yaşlı olan babanızın ölmesi gibi düşünemiyorsunuz o zaman ölümü. "
Söyleyecek daha ne çok lafı vardı aslında. Ama, bir zamandır susuyordu Gülizar Hanım. Laflar, gelip gelip boğazında düğümleniyordu epeydir. Bu kez de öyle oldu. Cümlesini tamamlamadı ve sustu. (...) Çocuklarını görebildikleri zamanlar da durumları pek iyi sayılmadı ya! O zamanlar da hiç biri iyi görmedi çocuğunu. Zaten, bir çocuk, bir anneye ya da babaya, dört kat kirli camın arkasından nasıl iyi görünebilirdi ki? Üstelik, işin sonunda bir de idam edilme ihtimali varsa!
31 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.